Kelimeleri bir birine pazarlayan şair ruhlu bir pezevengim. Hepsi bu...
31 Ağustos 2011 Çarşamba
Ben Değil Şarkı Yazdırdı
Suskunluğum İstanbul kadar büyük
Boğazları kadar derin
İki yakam gelmez bir araya
Anadolusuyla Avrupası gibi
İstanbul gibi kimi zaman kalabalık
Kimi zaman da bayram günleri kadar boş ve sakin
Bayram sabahını bekleyen çocuklar gibi heyecanlı kimi zaman
Hedeflediği kadar şekeri alamayan bir çocuk gibi kırıcı üzüntü verici
İstanbul da bayram senin gibi uzak bana
Buğulu camlardan seyrettiğim çocukların mutluluğu bile uzakken
Torpil patlatan çocukların çıkardığı mutluluk sevinçleri aklıma gelen
Yanımda olmayışının bilmem kaçıncı bayramı bu
Şimdi o çocuklardan biri olsam ve sadece şeker alamadığım için üzülsem
Hani hiç bilmemiş olmayı istesem seni hiç, tanımamış olsam
Sadece şeker için ağlasam yada patlamayan torpilim için üzülsem
Sahi sensiz kaçıncı bayram bu ben sayamadım da….
29 Ağustos 2011 Pazartesi
İçimden Geldi Yazdım Bilmem Kaç....
Başka dünyaların insanıydık biz. Aslında ben bunun hep Türk filmlerinde olduğunu sanırdım. Öyle değilmiş maalesef. Değilmiş işte, gerçek hayatta da olabiliyormuş böyle ilginç olaylar. Farklı dünyaların, iki ayrı hayatın kahramanıyız ikimiz de. Bir araya gelemeyen insanlarız işte. Kavuşmak için yıkmamız gereken yüzlerce kalp, yüzlerce hayat varken gelemeyiz işte bir araya. Farklı dünyaların insanıyız biz. Davul bile dengi dengine sözü eksik kalır yanımızda. İmkansızlıkların en imkansızıyız biz. Hayat işte sen orada ben burada. Sen benden yoksun ben sende noksan. Hayat garip, hayat kötü, hayat acımasız. Bir birimize gelmeye kalktığımız her bir yol kapalı, her bir yolda bir engel sayısını unuttuğumuz onlarca mücadele. Ayrı dünyaların insanıyız işte. Hayat garip, hayat tuhaf bazense hayat saçma. Başka hayatların kahramanıyız işte, birbirine hiç kavuşamayan güneşle ay gibi. Saklanmalıyız işte birbirimizden. Ne senin bana gücün var gelmeye ne benim gücüm var gel demeye. Hayat mantık dışı, hayat iki denklemli bir bilinmeyen. X,Y,Z problemleri gibi anlaması zor. Bir havuz 4 muslukta kaç saatte dolar? Sen beni sevdin mi? Sen şimdi orada bensiz ben sensiz ? Sahi babam pasta yapmasını nerden biliyor? Pardon kalbime dokunduğunun farkındamısın ? Ya peki uykusuz, sensiz gecelerimin ? Pardon ama biz ayrı dünyaların insanıyız. Gördüğün gibi sevmek yetmiyor sadece. Sen güneşim ol ben gecelerine yoldaş olurum. Balkondan baktığında gökyüzüne orada ki en parlak yıldız olabilir. Hayat işte kimi zaman kara bulutlarıyla kapatmak istese de sen görmeyi bildikçe ben hep orada sana parlamaya devam ettikçe biz hep farklı hayatların kahramanı oldukça Türk filmleri bizi yazıp durmaya mecburken biz hep farklı dünyaların insanlarıyız. Hadi şimdi taş çıkartalım kuyudan. Deliyi bulamadıkça biz taş çıkarmaya hep mahkumuz. Kuyu sonsuz kuyu dipsiz. Biz ise çaresiz….
Ah Nerede O Eski Bayramlar ?
Çocukluğumdan bu yana her bayramda söylenen bir söz. “ Nerede o eski bayramlar “ Kendimi bildim bileli bu söz her bayram da söylenir. Hani şimdi bize göre gerçekten de nerede o eski bayramlar. Çocukluğumuzda yaşadığımız bayramlarını yerini şimdi ki bayramların tutmadığı kesin. Ben bu sözden şunu çıkarıyorum. Demek ki herkesin çocukluğun da bayramlar daha farklıydı. Bi nevi böyle bir durum çıkıyor ortaya. Ben her bayram da ve her bayram yazımda bayramları kutlamadığımı söylemiştim zaten. Duruma bakılırsa aslında kimse kutlamıyor bayram. İnsanlar 9 günlük tatilin olmasından dolayı yada bayram da bir yerlere gidecek olmanın verdiği mutluluktan dolayı sanırım bayramları bu kadar çok seviyor. Siz hiç birinden duydunuz mu ? Bayramda dedemler de ailece toplanıp bayramlaşacaz diye ? Şahsen ben duymadım. Kimi tatilde kimi ise evde malak gibi yatacağından bahsediyor. Hani bayram bahane tatil şahane de diyebiliriz bu duruma. Yani bayramı bahane edip tatilin peşinde olan insanlar.
Birde şunu sorması lazım insanın kendisine aslında. Bayram nedir? Nasıl kutlanır? Kişiye, insanına göre değişiyor. Kimisi ailesinin yanında olmaktan zevk alır, kimisi ise tatil yaparak. Teknoloji geliştikçe birbirimizden daha fazla uzaklaştığımızın farkında değiliz maalesef. Bir evde iki tane tv varsa eğer bu bile aileyi birbirinden uzaklaştırabiliyor. Erkek bir odada maç ve spor haberlerini seyrederken, kadın diğer odada dizilerini seyrederken akşam bi saatte anca uyumak için birbirilerini görebiliyor. Bu internet içinde geçerli.
İnternetin bize yararlı olduğunu inkar edemeyiz bir yere kadar. Ama sanal ortamda oldukça birbirimizden uzaklaştığımızın farkına varmak gerekiyor. Aynı evi paylaşıp iletişimlerini sanal ortamda gerçekleştiren insanlar gördüm ki, bu bana gerçekten çok tuhaf geliyor. Bayramlarda da öyle bir durum var. Ya arife günü gidilir yada bayramın ilk günü bir telefonla anne yada baba biz tatile çıktık iyi bayramlar. Ben pek inanmıyorum insanların bayram için heyecanlandığını amaç sanırım sadece tatil. Başka hiçbir şey değil. Bu kadar karamsar olmak istemezdim bu durum karşısında ama maalesef ki durum bu. En azından gözlemlediğim kadarı ile benim gözüme gözüken durum bu. Yine tekrarlıyorum. Nerede o eski bayramlar ?
Saygılar Sevgiler…
28 Ağustos 2011 Pazar
Ağdacı Bünyamin
Şimdi nerden başlayacağımı bilmiyorum çünkü konu bana hem tuhaf geliyor hemde konunun içinden yüzlerce espiri, komedi çıkarabilirsin o derece yani. Hele ki bunu erkeklere uygularsak tam bir komedi. Konu şu, bazı kadınların ağdacıya gidip vajina bölgesinde ki kılları, tüyleri bir başka kadına aldırması. Evet evet konu bu. Hani bacaktı, popoydu bilmem neydi neyse de o kısım bana gerçekten tuhaf ve komik geliyor. Düşünsenize ağdacıya gidiyorsun alt kısmı çıkarıyorsun komple bacakları açıp hadi kolay gelsin başla. Bir kaç diyalog yazabilirim mesela bununla ilgili. Mesela şöyle bir konuşma geçse ağdacı ile müşteri arasında.
- Kız ne bu hal orman gibi olmuş. Senin herifle fantezi mi yapıyorsunuz yoksa ?
- Yok be Ayşe abla fırsat bulamadım gelmeye. Keşke fantezi yapsak
- Hadi oradan seni zilli fırsat bulamamışmış.
- Benim herif zaten her gece götünü dönüp yatıyor. İcraat olsa ihmal edermiyim hiç seni.
- Ah kızım ah zamanında dedim sana o kadar az koklat diye bak şimdi dükkan kullanıma kapatmış. Yoksa çükü mü kalkmıyor ?
- Haklısın Ayşe abla. Bakalım bugün bi şansımızı deniyecez işte.
- Ben şimdi bunu kaymak gibi yaparım sen hiç merak etme kızım. Öküz olsa dayanamaz yani
Eminim ki böyle bir muhabbet kesinlikle geçiyordur aralarında. Şuna da inanıyorum ki kadınlar kendi aralarında biz erkeklerden daha çok yatak muhabbeti konuşuyorlar. Kocam şöyle yaptı sevgilim böyle yaptı yok bu gece de bişey olmadı, bilmem ne diye. Ama eminim yani var bu yaşananlar.
Şimdi erkeklerin ağdacıya gidip te ordaki kılları aldırdığını düşünürsek ortaya komik bir durum çıkar. Fikri bile ilginç ve komik değil mi zaten. Gidiyorsun ağdacıya;
-Bünyamin abi ne haber ya ? Var mı sıra
-Bir kişi var 15 dk sürer
-Tamam abi ben beklim
O ara ister istemez göz kayar tabi duruma. İçinden konuşmaya başlar. “–Vay amına koyim herifte ki mala bak, bizde erkek diye geziyoruz anasını satayım” İmrenir yani o duruma. Hemen bir kıyaslama yapar, onun ki mi büyük benim ki mi, onun ki mi kalın benim ki mi diye. Erkeklerde vardır bu durum hani ufak büyük psikolojisi. Biz Türkler acayip insanlarız ya. Hemen kıyaslamaya gireriz öyle bir durumda. Biz erkekler için büyüklük önemli tabi takıntılıyız bu konuda. Top oynadığım dönemlerde, idmandan sonra yada maçtan sonra soyunma odasında duşlara girdiğimiz zaman çırıl çıplak dolaşırdık. Kimisi utanırdı havlu sarardı kimisi de gayet rahattı. Bende o rahatlardandım. Ama çok kişi yakaladım öyle başkasına bakarken. Genelde bakanlar havlulular oluyordu. Diyorum ya büyüklük küçüklük durumu. Neyse biz konuya dönelim.
Üç dört erkeğin yani arkadaşın aynı anda gittiğini düşünelim. Aslında ben o durumu pek düşünmek istemiyorum ama düşünelim biz yinede. Diyaloglar gerçekten çok iğrenç ve kötü olur. Ama komik olur. Herkes birbiriyle dalga geçmek için fırsat kollar. Kadınlarda da acaba var mı böyle bir diyaloglar merak etmiyor değilim. Bu konu da pek bi bilgim olmadığı için hani özel odalarda mı yapıyorlar tek tek mi yoksa herkes aynı odadayken mi yapılıyor bilmiyorum da. Şimdi erkeklerin gurup olarak gidildiğini düşünürsek sanırım diyaloglar şöyle olurdu.
Ahmet: Bünyamin abi ne haber ya sıra yok dimi bizi bi elden geçir yahu
Bünyamin: Yok yok çıkartın pantolonları geçin odaya oturun koltuklara geliyorum ben
Ahmet: Lan Mehmet oğlum senin göbekten gözükmez şimdi hee
Mehmet: Lan bi siktir git bamya Ahmet
Ahmet: Hasiktir ibne
Bünyamin: Oğlum küfür etmeyin lan sokacam şimdi sikinize
Rıfat: Oğlum karıları geçtiniz hee
Sanırım muhabbet başlangıcı böyle olurdu. Yok hani tüm geleceğiniz hayatta sahip olduğun her şey bir başkasının elinde. Zaten bi stres oluşur insan da ister istemez. Düşünsenize mahallenin ağdacısının eline vermişiniz tüm geleceğinizi insan nasıl rahat olabilir ki. Yok adam size gıcık kapmış olsa yada size bir kızsa yandınız boku yediniz yani. Tüm hayatınız adamın elinde. Hani birde genç biriyseniz ve hiç ilişkide bulunmamışsanız düşünsenize o anı biri tutuyor onu ağda yapmak için neyse ya abartmıyacam tamam. Bi an o durum da adamın suratına tükürdüğü aklıma geldide. O anda tüm gençliğiniz hayatınızın yaşam kaynağınız, yaşama sevinciniz bir anda gitti işte.
Hayır bir de yaşlı amcaların gittiğini düşünün. Asıl malzeme onlar da var. Yani malzeme derken konu olarak söyledim malzemeyi. Zaten onlar yaşında vermiş olduğu durumdan dolayı kalkış yapabilecekleri bir uçakları olmayacak. Özetle zamanında uçurmuşlar uçuracakları kadar, uçağı hangara almış artık çürümeye yüz tutmuş bir vaziyetteler.
Kim ne derse desin bana gerçekten çok tuhaf ve komik bir durum olarak geliyor bu olay. Kadınların gitmesini geçin erkeklerin ki zaten film olurdu. İlginç bir durum. Hani söyleyebileceğim diyalog kurup konuşma yaratabileceğim çok malzeme var ama ben pek bel altına inmek istemiyorum. Zaten indim ineceğim kadar onun için yeter bence bukadarı. Avrupada var mı böyle bişey bilmiyorum ama Türkiye de olursa yeminle Karadeniz fıkralarına taş çıkartır. Düşünsenize kahveye geliyorsun soruyorlar. – Mehmet abi hayrola ya nerden geliyorsun? –Baba kıllar uzamıştım şu bizim ağdacı Bünyamine bi gittim geldim. Cidden çok komik bi durum olurdu ya…. Düşünmüyorum böyle bir şeyi düşünmekte istemiyorum… Saygılar Sevgiler
27 Ağustos 2011 Cumartesi
Hacım Vallahi Kalbim Temiz Benim
Hayatım boyunca hiçbir ortamda din konularına, tartışmalarına, yada din sohbetine hiç girmedim, çünkü dinin insanla Allah arasında olduğuna inananlardanım ben. Hani derler ya benim kalbim temiz diye hee işte ben de onlardanım. Aslında komik bişey, neden komik ? Çünkü sen hiç bir şey yapmayacaksın namaz, oruç vb. şeyleri sonra kalkıp kalbim temiz diyeceksin. Tamam kalbin temiz de ee nerde namaz, nerde oruç, nerde cumaya gitmek ?Ama olsun benim kalbim temiz. Kime göre neye göre temiz kalbin ? Aceyle mi yıkıyorsun yada omo mu kullanıyorsun anlamıyorum ki.
Arada bir akıl veririm insanlara aklımın yettiğince. Şunu yapma etme günah, o öyle olmaz bu böyle olmaz günah diye ama onlara söylediğim hiçbir şeyi kendim yapmam. Yaptığımı yapma dediğimi yap gibi bir olay bu. Eskiden 5 vakit namaz kılan bir insandım 1,5 sene hiç aksatmadan kılıyordum. Evliydim o dönemler de kendime hakim olabiliyordum bazı şeyler de. Ama boşandıktan sonra, şeytanında sağolsun peşimi hiç bırakmamasından dolayı bıraktım. O zamanlar evliyim işte zina yok alkol yok her şey güllük gülüstanlık gidiyordu. Ama boşandıktan sonra alkolde oldu zinada oldu. Şimdi bana ters geliyor akşam alkolümü alacam yada zinamı yapıcam sabahta kalkıp sabah namazını kılacam. Huzursuz oluyordum baya. Neyse öyle işte.
Cumadan cumaya Müslüman olanlar var birde. He bu arada kimsenin Müslümanlığı bana düşmez benim haddim değil ama gördüklerimi yazıyorum işte. Bana göre bişey yapılıyorsa tam yapılmalı eksik olduğunda ister istemez bundan ben rahatsızlık duyuyorum yada saçma geliyor. Adam Cuma namazından sonra bir başlıyor zina, alkol kadına kıza bakma artık Allah ne verdiyse bir daha ki Cuma namazına kadar her şeyi yapıyor, Cuma namazı geldiğinde sanki sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi hacım merhaba bilmem ne. Yahu kimi kandırıyorsun ki ? hadi bizi kandırdın ya yukarıda ki ?
Birde ramazandan ramazana Müslüman olanlar var. Senin 11 ay boyunca yemediğin bok kalmasın o 1 ayda imana gel. Gerçekten ilginç ya. Birde bu tipler ramazan ayında ahkam keserler. Şöyle olmalı böyle olmalı bilmem ne olmalı. Eee o 11 ayda zina alkol küfür hak yeme yalan dolan yemediğin bok kalmadı şimdi nerden çıktı bu ? Diye sormazlar mı adama yahu..
Ama en sevdiğim tipler her şeye kalbim temiz diyen tipler. Bu tipler arasına bende giriyorum gerçi o ayrı bi konu. Hacım namaz ? Yok hacım kalbim temiz benim. Eee oruç, zekat ? Yok yok hacım benim kalbim temiz valla bak kalbim temiz benim ondan yani. Hadi beeeee ahaha…
Allah’tan başka hiçbir varlık bilemez kimin cehenneme yada cennete gideceğini. Ama ben şuna inanıyorum cehenneme gidecez yaptığımız günahları çekecez oradan cennete sanırım ve inşallah oraya yerleşecez. Umarım öyle olacak yani öyle olmasını umut ediyorum. Hee unutmadan bide şey vardı ney vardı ? Bu tüm günahların tövbelerin af olduğu geceler. Adam zinasını alkolünü alıyor hacım hayırdır diyorsun. Dur oğlum dur önümüzdeki ay kandil var oradan açığı kapatacam ben tövbe edecem. Ya biz insan oğlu gerçekten çok farklı varlıklarız yeminle.
Neyse öyle aklıma geldi yazdım ben kimine göre yanlış kimine göre doğru. Ama bana göre bir şey yapılıyorsa tam yapılmalı diye düşünüyorum. Ne eksik ne fazla. Ama yine de tekrarlıyorum. Din veya Müslümanlık konusu inanç konusu Allah ile kişi arasında ki ince bir köprüdür. Kimsenin kimseye karışmasını doğru bulmuyorum. Boşuna dememişler, Her koyun kendi bacağından asılır diye…
Cem Yılmaz’ın dediği gibi. Cehenneme gidecez baba biraz yanacaz bronzlaşacaz, oradan cennete. Baba neredeydin dediklerinde, Cehennemdeydik baba yandık biraz geldik daha iyi böyle bronz bronz…. En azından böyle olmasını umut ediyoruz…. Saygılar Sevgiler
26 Ağustos 2011 Cuma
Evlenilecek Kız var Eğlenilecek Kız Var Demiş Dallamanın Biri
Şu evlilik muhabbetleri bazen çok matrak olabiliyor. Mesela annelerimizin laf sokmaları falan filan. Birde hemen evleneyim yuva kurayım diye çaba gösteren genç kızlarımız var, onları da unutmamak lazım. Evliliği sanırım çok matrah bişey görüyorlar sanırım. Öyle bişey olsaydı zaten ben boşanmazdım eşimden. Tabi kişiye göre de değişiyor.. Kimi işte bi erkeğim olsun başımda biri olsun baksın bana derken, diğeri her şey eşit olsun ben çalışayım o çalışsın gül gibi geçinip gidelim. Tabi bazı evlilikler gerçekten mükemmel ona sözüm yok ama ben işin fesatlığına kaçmak istiyorum. Hani demeyin sonra neden herkes böyle değil ki filan diye. Hani işin orospuluğuna kaçmak var ya hee işte bende o duruma kaçacam. Neyse konumuza dönelim biz. Birde bir an önce evlenelim oldu bittiye getirelim diyen tipler var. Aynı evi paylaşalım gece gündüz sex yapalım fantezilerin ardı arkası kesilmesin yiğelim içelim gezelim sevişelim filan. Cidden böyle tiplerde var yani sex için evlenenler. Gerçi 40na geldiklerinde biraz duruluyorlar ama o zamana kadar acısını çıkartıyorlar. Ee tabi doğanın da bir kanunu var belli bir zaman sonra kaldırma kuvveti azalıyor yapacak bişey yok takdiri ilahi yani. Hani eğer bana sorarsanız ben. Eğer birine aşık değilsem sadece hoşlanıp seviyorsam o zaman kesinlikle çocuk için evlenirim. Bir çocuğum olsun diye yani. Çocuk için katlanabilirim evliliğe. Bu saatten sonra evlilik pek düşünmüyorum çünkü. Hani kendim doğurabilsem doğururum o derece bir çocuk sevgisi ve isteği var bende. Evlilik öyle dışarıdan gözüktüğü kadar matrah bişey değil yani. Zaten günümüzdeki evlilikleri de görüyoruz hep bir sorun hep bir anlaşmazlık. Eskidenmiş evlilikler cidden. Bana kalırsa ki öyle olduğunu düşünüyorum. Kadın ekonomik özgürlüğünü kazandığında evliliği ve hele hele çocuk yapmayı pek düşünmüyor. Az önce biri bana çocuk mu o ne yahu ayak bağı çocuk dedi be. Gerisini siz düşünün artık. Kadın için evlenmek çok kolay aslında bu durum erkek için zor olsa da kadın için kolay. Şimdi bir kadın bir erkekle 1 ay flört etsin hadi gel evlenelim desin erkeğin ağzı açık salyaları akar vaziyette tmm aşkım diyip hemen başlar evlilik hazırlıklarına. Ama bunun tam tersi bi durum da kadının cevabı lütfen birdaha görüşmeyelim yada sen malmısın ne evliliği gibi şeyler olabilir. Burada amacım kadınları kötülemek değil haşa. Ama genel durum bu. İstisnalar çıksada arada genel durum bu işte. Şimdi ki evliliklere baktığımızda evlilik yaşı 30 civarında. Eskiden 20 ile 24 arasındaydı. Bu tamamen kadınların ekonomik özgürlüğünü kazanmasından dolayı bu yaş ortalamasının artmasına inananlardanım ben. Zaten 2-3 sene sonra ayrılıyorlar. Ortada da çocuk yoksa iş 2-3 sene bile sürmüyor. Neyse evlilik konusunda diyebileceğim tek şey evlenmek için evlenmeyin. Aynı evin içine girdiğiniz de her şey o kadar farklı oluyor ki. Aaaa ben bu adamı tanıyorum güveniyorum seviyorum bilmem ne diye kendinizi inandırırsanız kaybedersiniz. 40 kere değil 40 binkere düşünün. Evet özgür olacaksınız dilediğinizce her şeyi yapabileceksiniz ama evlilik öyle dışarıdan gözüktüğü gibi matrah bişey değil. Saygılar sevgiler…
25 Ağustos 2011 Perşembe
Yazdığım Hikayeden Bir Bölüm
Her ne kadar kadın erkek eşit deseler de, bunun külleyen yalan olduğunu her birimiz şüphesiz ki biliyoruz. Bu durumu uyduran kısım elit diye nitelendirdiğimiz insanlar ki ben bu gurup sınıf ayrımına karşı duran bir insanım. Sadece çok parası olan ve az parası olan insan vardır ki olay da sadece bundan ibarettir aslında. Kadının eşit olabilmesi için erkeklerle, sanırım baya bir zaman geçmesi gerekiyor. Kadın her yerde sevgi, aşk, ev hayatı, iş hayatı olsun her yerde ama aklınıza gelebilecek her yerde genelde ikinci planda olabiliyor. Onların ne düşündüğünden çok nasıl giyindikleri ve vücut ölçülerinin konuşulduğu bir durum söz konusu. Bir kadının sözünün geçebilmesi için ya bulunduğu evin hakimi olması, ya kocasının kılıbık olması, yada bir şirket sahibi, yada üst düzey bir yetkili yada patron olması gerekiyor. Benim anlatacağım hikayeler de ise kadınların ne kadar çaresiz bir durum da olacağını anlayacaksınız. Bu hikayelerin bazıları yaşanmış bazıları ise gördüğüm çevremde yaşadığım durumlardan ibaret. Ve sizler kadınların ne kadar mağdur kaldığını ne kadar çaresiz kaldığını göreceksiniz. Gerek maddi konularda, gerek toplum baskısı, gerekse aile baskısı. Bunların her birine şahit olacaksınız. Yani kadının sevmesi de zor, aşık olması da zor, çalışması da aile evine dönmesi de gerçekten çok zor. Bu ülkede kadın olmak çok zor aslında.
Evli bir kadın neden aldatır sizce ? Sevgi eksikliğinden aldatır, yada eşiyle arasında problemleri olduğundan dolayı aldatır. Peki diyeceksiniz ki, neden boşanmıyor boşansın öyle yesin ne bok yiyecekse. Tabi bekara karı boşamak çok kolaydır bizim toplumumuzda. Onu yapsın, şunu yapsın, şöyle desin, böyle desin daha bir sürü şey. Öncelikle bir kadının boşanması için ortada çocuk olmaması gerekiyor. Bir ikincisi maddi gücünün olması, ya çalışan bir kadın olacak yada gerçekten de sırtını verebileceği bir yer. Bunlar olmadan hiçbir kadın boşanmaz boşanamaz. Tabi bunların yanında toplum baskısı, aile baskısını da unutmamak lazım. Sizler de biliyorsunuz ki hem aile baskısı hem de toplum baskısı insanı bırakın hayatından soğutmayı intihara kadar götürür.
22 Ağustos 2011 Pazartesi
SEVGİLİYE MEKTUP
Bugün günlerden ne bilmiyorum ama bir çizik daha atıyorum sensiz geçirdiğim yokluğunun üzerine tuttuğum deftere. Biliyorum sen istemezsin benim mutsuz olmamı ama elimde değil işte. Bir sigara daha yakıyorum işte, ardı arkası kesilmeyecek olan sigaraların ilk başlangıcı bu. Her ne kadar sıksam da kendimi işe kör olası yaşlar da durmuyor gözümde. İntihar edip duruyorlar işte her gün sana intihar ettiğim gibi. Öyle intihar değil ama bu. Yüreğimin yangınında yanıp yanıp duruyorum işte. En çok ta geceleri ölüyorum ben sevgilim. Hani her ne kadar eve girmek istemesem de geliyorum işte. Yalnızlığımın başı boşluğumun ve bu dört duvarın arasına giriyorum işte. Biliyorum sen hiçbir zaman bana o kapıyı açmayacaksın. Hoş geldin sevgilim demiyeceksin. Biliyorum olmayacaksın sen yalnızlığımı paylaştığım bu dört duvar arasında. Yalnızlık demişken üşüyorum sevgili. İçimin ateşi ısıtmıyor artık bedenimi. Bak yine damlıyor göz yaşlarım. O kadar da dikkat etmiştim resmine gelmesin diye, görme beni böyle diye ama olmuyor işte sevgili. Bak bir gün bu yatakta beraber uyuruz diye hiç bozmadım şeklini. Çarşafı halen gergin ve tertemiz. Yastıkları senin için kabarttım sevgili. Uyurken boynun ağrımasın diye. Aslında yastığa da gerek yoktu ya neyse. Çünkü ben seni ait olduğun yerde solumda yatırmak istiyorum sevgili. Başını yasladığın da göğsüme duy istiyorum sevgili sana çarpan yüreği. Nasıl da ismini fısıldıyor her saniye bir bilsen. Sen öylece uyurken ben sabahı düşünüyor olacam. Kızma hemen, sana kahvaltı hazırlamaktı niyetim yoksa bilirsin aklımda senden başkası yok. Sen öyle tatlı tatlı uyurken ben kıyıpta uyandıramam ki seni. Sen uyanana kadar beklerim baş ucunda. Çayı da demler dururum artık sürekli. İçirmem sana öyle bayat çay. Ekmekleri kızartır en sevdiğin reçeli koyardım masaya sevgilim. Hayali bile çok güzelken yanımda olsan kim bilir nasıl olurdu. Seninle bir sabaha uyanmak. Bak buda bitti bu sigara da tükendi ben gibi. Neyse ki hazırlıklıydım seni içime çeker gibi sıraladım hepsini. Hepsi sen gibi içime dolacak birer birer. Aslında bir de bira olsa ne güzel olurdu. Belki dindirirdi içimde ki ateşi. Ama ramazan içemem ki. Eksik kalsın işte o da, sanki her şey tammış gibi. Geçen gün kardeşim sordu seni. Çok güzel dedim, senden bile güzel diyip kızdırdım onu. Ama haklıydım sevgilim. Seni kimseyle kıyaslayamam ki ben. Cennetimsin işte sen benim. Varlığında cennetini yaşarken yokluğunda cehennemini yaşayıp dururum. Ama hiç bahsetmem cehenneminden. Kimse bilmez gecelerimi. Bazen seni görmeye geliyorum diye kandırırım milleti. Aşkıma gidiyorum diyerek nispet yaparım herkese. Bilirim yanına gelemem dokunamam ama takarım işte o gün bir maske. İçim yansa da belli etmem kimseye. Toz kondurmam aşkıma. Gider otururum bi kaç saat sahilde. Bir çay söylerim kendime ve sana. Garson şaşırmış olsa da iki bardak çaya ben aldırış etmem. Ben denize karşı otururken sana denize dönük bir yer seçerim. Seyrederim işte öyle denizi seni seyreder gibi. Kimse anlamasın bilmesin isterim işte. Bir yudum senin için içerim bir yudum benim için. Ama önce hep senin için. İki sigara yakarım karşılıklı içmek için. Varsın görenler deli desin, anlamazlar zaten onlar sevgiden. Umurumda da değil zaten be Aşkım. Eve gitmemek için bin bir bahane ararım. Bilirim ki gittiğimde sen olmayacaksın. Yatağıma baktığımda yine çarşafı bozulmayacak. Bilirim ki durmayacak intihar eden yaşlar. Ve ben içtikçe içecem yaktıkça yakacam sigara denen mereti. Sigara öldürür diyorlar. Bilmiyorlar ki ben yokluğunda ölmüşüm. Bilmiyorlar ki her nefeste ben o dumanı değil seni içime çekiyorum. Bilmiyorlar işte öyle saf saf konuşuyorlar be aşkım. Bir gün bir gün biliyorum hepsi susacak. Belki de anlayacaklar beni, yada anlamasınlar umurumda değil ki birtanem. Varsın herkes deli sansın, varsın herkes bu herif kafayı sıyırmış desin. Umurumda değil ki sevgilim. Sen olmasan da ben seni yaşıyorum ki sevgilim. Dokunamıyorum tamam, olsun dokunmim ne olacak ki. Yüreğime dokundun sen benim yüreğine dokundum ben senin. Yetmez mi sevgili ? Bırak konuşsunlar sevgili ben iyiyim böylede. Bu geceler sen yokken daha çok uzadı, zaman geçmiyor. Kastı var sanırım bana bu gecelerin. Gündüzleri çalışıyorum işte geçiyor bir şekilde zaman. Takıyorum bir maske savuruyorum mutluluk yalanlarını. Ama geceleri yapamıyorum bunu. Olmuyor işte kendimi kandırmayı bir türlü beceremedim. Becerseydim zaten şimdi yatağım da olurdum belki de. İnsanın kendini kandırması ne zormuş be sevgili. Hani ne hayal kursam hep yıkılıyor. Gerçekler ağır basıyor. Yalnızlığımla, sensizliğimle işte bu dört duvar arasında maskesizce oturuyorum sevgili. Gözlerine bir buse daha konduruyorum sevgili. Sakallarım batmaz umarım. Çok sigara içiyorum biliyorum rahatsız olduysan dişlerimi fırçalayayım. Rahatsız olmanı istemem ki kıyamam sana ben. Sakallarım çok uzadı biliyorum. Yokluğunun her bir dakikasını onlardan çıkartıyorum belkide. Sevgilim hadi gel mutfağa gidelim en sevdiğin tatlıyı yapalım. Ben ine muzurluk yapim sen rahat dur diyerek vur elime. Yada bir dvd mi seyretsek. En güzel aşk filmini koyup battaniyenin altına girip sarılsak mı sevgilim. Yada bir bardak çay demlim sana eğer istersen bol köpüklü bir kahvede yaparım orta şekerli. Nerdesin be sevgilim nerdesin. Neden hep yarım neden bom boş bu dört duvar. Nerdesin ki sevgilim, bak bizim şarkımız da çalıyor. O bile radyoda ama sen yoksun. Yaşamak isteyip de yaşayamadığımız onca şey varken sen nerdesin sevgili ? Bak her şey yarım her şey boş ve her şey sensiz sevgili. Ben şimdi nasıl hakim olabilirim ki göz yaşlarıma nasıl derim yüreğime yeter diye. Nasıl tüketmem ardı ardına sigaraları. Nasıl izmarit dolu küllüğe yer açmadan durabilirim ki sevgili. Sen yoksun ki. Hangi maskeyi taksam içim yanar. Yanımda ol sadece yanımda yanıbaşımda mecbur bırakma beni yalan dolu mutluluk maskelerine.
S E N İ S E V İ Y O R U M . . .
Sevdiğin İnsanları Kaybetmeye Alıştığın Zaman, Hayatı Önemsememeye Başlıyorsun...
Sevdiğin insanları kaybetmeye alıştığın zaman, Hayatı önemsememeye başlıyorsun. Ne gelenler gidenlerin yerini dolduruyor nede eksikliklerini tamamlıyor. Bir zevk almıyorsun hiçbir şeyden. Eski tadın tuzun kalmıyor. Her gelene gidecekmiş gözüyle bakıyorsun. Korkuların endişelerin ve bunun gibi bir sürü karma karışık duygularla yaklaşıyorsun insanlara. Gidenlerin bıraktığı en büyük kötülüğü yaşıyorsun. Tamam giden gider ama öyle olmuyor işte o zaman. Giden aslında seni de alıp götürüyor. Tüm iyi duygularını, insanlara baktığın o masumane tavırları, güvenini her şeyini ama her şeyini alıp götürüyor işte. O zaman hayatı pekte önemsemiyorsun. Uzun bir aman diyip ne olacaksa olsun diyorsun. Bu da mı terk etti gitsin boşver diyorsun. Önemsiz artık her şey. Kim gelmiş kim gitmiş ne fark eder ki. Sen zaten yoruldun sen zaten bittin sen zaten hayatı boşladın. Senin için bir önemi yok kalmadı işte.Giden gitti gelen geldi. İçindeki çocuğu öldürmüşler, her zerrenden bir parça almışlar, biri gelmiş yada gitmiş ne fark eder artık bu saatten sonra. İçinde ki mutluluğu güveni almış her bir giden. Bu saatten sonra fırtına kopartsalar sende yaprak kımıldamaz ki.
Birde mecburi gidişler vardır. Karşında ki “O” anlamı büyük olan sevdiğin değer verdiğin insandan yada insanlardan gidişler vardır. Hayatına girersin mutludur yüzü gülüyordur gözlerinin içi parıl parıldır ama hayatına girdiğin andan itibaren üzüntüler başlar. Mutsuzluklar başlar. Gülmüyordur artık eskisi gibi, gözlerinin içi parlamıyordur eskisi gibi. Ama gitmeni istemez sende gitmek istemezsin ama mecbursundur bazı şeylere. Çok seviyorsundur değer veriyorsun. Hani bir tane canın var hiç düşünmeden onun için vereceksindir ama bir yandan da gitmek zorundasındır. Yapacak bir şeyin yoktur. Onun mutlu olması için kendini feda etmek zorundasındır. Öyle de olması gerekmez mi zaten. Her zaman derim gitmek kalana değil gidene koyar diye. Biliyorum çok koyacak belki de günlerce göz yaşı dökecem ama gitmeli insan. İnceldiği yerden kopmadan gitmeli. Onun mutluluğu için tek bir gülümsemesi için gitmeli. Fedakarlık yapmalı. Boş olsa da ondan sonra hayat yapacak hiçbir şey kalmamıştır. Burada senin duygularından daha çok onun duyguları önemlidir. Belki kimine göre bencilce bir hareket olabilir. Yada kalan böyle düşüne bilir ama yapılan her şey onun mutluluğu içindir. Olması gerekendir. Bile bile ölüme gitmektir giden için. Her şeyi sineye çekip onun mutluluğu için feda etmektir kendini. Aşk belki de onun mutluluğu için yok olmaktır ölmektir kaybolmaktır kim bilir ?
Bir sürgün yeri gidişler
Cehennemi yaşamak
Ölmeden tüm acıları çekmek
Kalmak istesem de gitmeye mecbur olmak
Kaldığımda 4 mevsim gibi
Cenneti cehennemi yaşamak
Biliyorum gitmek koyacak sana, bana
Belki de en çok bana
Ama kalmak koymaz mı her ikimize
Sevipte dokunamamak
Yanında olamamak koymaz mı ki
Ellerini tutmadan nasıl geçer ki bir ömür
Bakmadan o gözlerine nefes almak koymaz mı
Ten tene değmeden
Hissetmeden sıcaklığını yaşamak koymaz mı sevgili
Bir yangın yeri sensiz bu yürek
Yandıkça büyüyün bir alev
Köz olmuş kalıntıları temizlerken
Acıttığımızın bile farkına varmadan
Batan her bir parça
Yokluğunda büyüdükçe büyüyen
Kaldıramaz yüreğim bu yangını
Kalmak istedikçe
Yakmak istemediğim sen
Dokunamam gözlerine
Dokunamam ellerine
Yakamam seni benim gibi
Hakkım yok arzularıma
Sana yanmaya
Ben sana yandıkça
Bilirim sen orada üşüyeceksin
Ellerin titreyecek
Yüreğin donacak
Bilirim ben sana yaklaştıkça yanacaksın
Gitmek çözüm değil bilirim
Ölüm sensiz olmanın diğer bir adı bende
Ben ölümü göze alırken
Seni bende götüremem sevgili
Kalmaya mecbur
Yaşamaya mecbur hayatına giremem ki ben sevgili
Ben gidersem bilirim üşüyeceksin
Ben kalırsam bilirim ki yanacaksın
Çaresiz bu sevda
Gitsem bana ölüm
Kalsam sana ölüm
21 Ağustos 2011 Pazar
İyi Bayramlar
Bayramları pek sevmiyorum ben. Babam öldüğünden beri de kutlamıyorum zaten. Sadece yapılan bir mezarlık ziyareti. Aranması gereken birkaç kişi ve bayram bitti. Bayramı diğer günlerden kılan tek şey tatil yapılıyor olması, başka hiçbir özelliği yok. Zaten hep derler ya nerede o eski bayramlar diye. He işte gerçekten nerede o eski bayramlar? Eski bayramlar daha güzeldi sanki. Yada eşek ne anlar hoşaftan durumu da olabilir ama gerçekten ben hiç anlamıyorum şimdi ki bayramlardan. Çünkü diğer günlerden hiçbir farkı yok. Hiçbir ayrıcalığı yok. Yani değerlerimizi yada adetlerimizi hatırlamak için illa belirli günlerin mi olması gerekiyor? Annenin eli yada büyüklerimizin elini öpmek için özel bir gün mü olması gerekiyor? Yada yada şu yapılan bayram ziyaretlerini diğer günler de yapamıyormuyuz. İllaki aa bugün bayram dur anamı arim dur halamı arim işte bilmem kimi arim. İllaki özel bir gün mü olması gerekiyor ? Hayır tabiki deliye her gün bayram durumu olması gerekiyor sanırım. Evet şuan için bayramlar bana hiç te cazip yada iyi bişeymiş gibi gelmiyor. Belki de bi aile kurduğum da yine o eski bayramlarda ki gibi bir heyecana yada mutluluğa erişebilecem. Ama dediğim gibi şuan için bayram günlerinin diğer günlerden hiçbir farkı yok benim gözümde. Bu konuyu daha da açıp bir sürü örnek verebilirim ama yapmayacam. İftarda karpuzu çok yedim şişirdi beni böyle bir halsizlik miskinlik çöktü. Deliye hergün bayram yaaa sevdiklerinizi sadece bayramlar da değil her gün hatırlayın ve sorun arayın. Çünkü sevdiğimiz kişilerin değerini anca öldükten sonra yada gittikten sonra anlayabiliyoruz. Bence daha da fazla geç kalmamak lazım. Hadi iyi bayramlar sizelere…
Öylesine
Bazen çok istekli çok sevgi dolu başladığım şeyleri yarıda kesebiliyorum. Sıkılıyorum bunalıyorum ilk zaman ki gibi zevk vermiyor yaptığım şeyler. Bu neyden kaynaklanıyor bilmiyorum. Çok değişken bir ruh halim de olabilir. Yada çabuk sıkılan bir insan. Çok yakın arkadaşlarımdan da sıkılabiliyorum. Bire bir görüştüğüm insanlar tabiki bunlar. Mesela aramız çok iyi, her şeyi konuşup paylaşıyoruz, muhabbet gırla gidiyor, hemen hemen her gün görüşüyoruz yani anlayacağınız her şey yolunda, pat ufacık bir şeyden konuşmadan yada bir hareketinden dolayı hemen soğuyabiliyorum ondan. Bencillikte olabilir belki tam bilmiyorum. Ama ben bunu değişken ruh halime bağlıyorum. Kimi zaman çok duygusal olabiliyorum ufacık bir şeyden dolayı. Hani derler ya kedi amını görmüş miyav demiş öyle bişey işte. Doğru örnek mi onu da bilmiyorum neyse dediğim gibi işte. Bazen çok neşeli olabiliyorum, he işte o zaman karşımda ki insan da gülme krizlerine girebiliyor. Ama ben bu ruh hali değişikliğini hiç sevmiyorum. Mesela bu yazıyı can sıkıntısından ve sadece yazmak için yazıyorum başka hiçbir şey değil. Öyle aklıma geldi yazdım işte. Neyse çişim geldi benim yeter bu kadar, zaten aklıma da başka bişey gelmiyor. Ama çok sevdiğim değer verdiğim insanlar var her ne kadar arada eşeklik edip üzsem de onları çok seviyorum ve hayatımdan çıkmalarını hiç ama hiç istemiyorum nokta….
16 Ağustos 2011 Salı
Sana Sustum Bana Ağladım
Bugün yine seni düşündüm
Sorular sordum ardı arkası kesilmeyen
Senmiydin giden yoksa benmiydim kalan
Aynaya baktım kalan izlerini bulabilmek için
Gözümde dünden kalan iki damla yaş
Silsem sana ayıp silmesem bana eziyet
Yine uyumadım dün gece
Uyumak ne mümkün kü zaten sensiz
Bak yine yastığım sırılsıklam
Alıştım artık ıslak yastıkla uyumaya
Her sabah ki gibi yine bir sigara yaktım
Derin bir nefesten sonra resmini açıp
Günaydın sevgilim diyip bir öpücük kondurdum alnına
Bilirsin hiç ihmal etmem
Ne gece öpmeden ne de sabah kalktığım da öpmeden başlarım güne
En sevdiğin gömleğimi giydim bu sabah
Saçlarımı senin istediğin gibi kestirdim dün
Sakallarım da senin istediğin gibi kirli sakal
Yüreğim gibi dikenli şu aralar yüzüm
Ben seni öperken batmasın diye kesmeye çalıştıkça
Hep uzadılar yüzümde
Daha ayrılığımız üzerinden 24 saat geçmedi sevgili
Özlesem de seni bunu sana söyleyememek koyuyor be sevgili
Haykıramıyorum artık seni sevdiğimi
Her gece başım yastığa değince
Yaş süzülür ince ince
Düşlerim yalnız üşüyor
Sensizliğin ateşinde sevgili
Bende üşüyorum sen yokken
Gel desem hani dön desem
Isıt desem yüreğimi
Isıt desem sensiz bu bedeni
Daha 24 saat geçmişken ayrılalı
Hani geç olmadan gel desem
Arkadaş kalmak acıttı desem
Sana uzaktan bakmak koydu desem sevgili
Benim ol desem bana gel desem bilirim gelemezsin
Sanırım en iyisi susmak tuz basmak kanayan yaralara
Konuşmamak içinden ağlamak
Sustum sevgili
Sana sustum bana ağladım sevgili
15 Ağustos 2011 Pazartesi
Siz Hiç Yoldan Geçen Birini Durdurup Hadi Sevişelim Dediniz mi ?
Siz sokakta hoşunuza giden birine “Hadi gel sevişelim” dediniz mi ? Bunu sokakta diyemezsiniz ama sanal ortamda bunu çok rahatlıkla söyleyebilirsiniz hiç utanmadan sıkılmadan. Kimisinin hoşuna gider bu soru. Ama bunlara dışarıda bunu sorduğunuz da önce sapık damgasını sonrada polis diye bağıran bir kişiyi karşınızda hemen görürsünüz. Sanal dünyada insanlar dışarıda ki rahatlığı bulamadıklarından sanal da bu rahatlığı çok rahat bulabiliyorlar. Çünkü sanal da tamamen özgürsün. İsmin cismin belli değil Yeri geliyor erkekmisin kadınmısın o bile belli olmuyor. Sadece içindeki karakterin takmış olduğu bir isimle özgürce dolaşabiliyorsun. Kimi zaman bu özgürlüğünü dışarıda da yansıtmak istesen de yapamazsın.. Çünkü real ortamda tanınan ismi cismi belli olan bir insansın. Kimi insan sanal ortamda da kişiliğini korumuşçasına olduğu gibi davranabiliyor. Benim düşündüğüm ise sanal ortamı kullananların sadece %5lik kısmı kişiliğini benliğini koruyan. Bazıları ise saklanmayı seçen tipler. Ne olursa olsun kullandığı kimliğin arkasına saklanıp ser verip sır vermeyen tipler hatta ve hatta ser bile vermeyen kişiler. Hakkında hiç bir şey bilinsin istemezler. Sadece gelirler sözlerini yada sohbetini yapıp giderler. Bunlar gizemli takılmayı seven insanlardır. Bazıları ise dışarıda en ufak küfür kötü söz bile söylememesine rağmen sanal ortamda ana avrat sövüp koyan tiplerdir. Sabah bi başlarlar koyamaya akşama kadar devam ederler. Kadını yada erkeği fark etmiyor. Birde kimliği açık olanlar vardır ki genelde onlara cool mu denir ne denir bişey daha vardı aklıma gelmiyor şimdi. Genel de tüm hayatı sanaldadır. Cafeye gider yazar, akşam bara gider yazar yani ne halt yiğiyorsa yazar da yazar işte. Neyse şimdi sanaldaki tipleri yazmayacaktım ben aslında. Sadece insanın tek ve sadece özgür olabildiği yerin sanal ortam olması bana bir enterasan geliyor. Evinde bile bu kadar özgür değilken neden sanal ortamda insanlar bu kadar özgürler. Kimisi içinde sakladığı fantezilerini gerçekleştirmek için kusabiliyor bu ortama. Fantezi derken bunu hemen sexle bağdaştırmayın. Bu fantezi her şey olabilir. Bastırılmış duygular falan filan işte. Bunun rahatlığını insanlar doya doya yaşayabiliyor işte bu ortamda. Sanal arkadaşlıklar dostluklar, sanal sevgililer artık ne ararsanız var. Kimisi kendini kaptırıp size yazdığım yorumlar haram olsun bile diyebiliyor ki gerisini artık siz düşünün. Tamam arada sırada güzel insanlarla tanışıp bunu real ortama taşıyıp tamamen sanallıktan çıkabiliyorsunuz ona bişey demiyorum ama bukadar rahat olmak sonrası için korkutucu gelmiyor mu size de. Sanal delikanlılar, klavyeden yapılan tehditler, küsmeler barışmalar. Arada bir filmlerde bu sanallıkla ilgili şeyler çıkabiliyor. Hepimiz de izliyoruz bunları. Örneğin adam bilgisayar başında kendine benzeyen bir sanal karakter seçip onu yönetebiliyor. Bu karakterin bir robotu var ve yapması gereken her şeyi bilgisayar başında taktığı bir gözlükle artık teknoloji o kadar ilerlemiş siz düşünün gerisini, gözlükle her şeyi ama her şeyi yapabiliyor. Filmin adını hatırlasam söyleyecem ama hatırlamıyorum. Gelecek te ya bunlara maruz kalırsak böyle bir duruma ? İnternetin yaygınlaşmasıyla benliğimizi özümüzü kaybeder olduk. Biliyorum ki bir çoğunuzun komşunuzun isminden haberi bile yok. Belki de hiç görmediniz tanımıyorsunuz Bayram ziyaretlerini bile kamera karşısında ailenizle yapıyorsunuz. Evet aslında sizin özgür olduğunuzu sandığınız yer, sizin tüm benliğinizi tüm örf ve adetlerinizi sizden bizden alıp götürüyor. Ve biz bu gidişle daha çok kez ah nerde o eski bayramlar ramazanlar diye söylenip duracaz her bayramda. Ah nerde o eski komşuluklar diye hayıflanıp duracaz işte. Özgür olduğunuzu yada olduğumuzu sandığımız yer aslında bizi kendi dünyamıza haps eden bir yerden başka bişey değil. Umarım erkenden uyanıp gerçek özgürlüğü tadabiliriz….
14 Ağustos 2011 Pazar
Ve Kamera Kayda Başlar
Bir maske taksam şimdi ağlayan yüzüme ve sadece gülsem. Acım kadar çok sızlayan yüreğim kadar okkalı gülücükler hatta ve hatta kahkahalar atsam. Gizlensem maskemin altına. Aslında çok mutluyum diye dolansam etrafta. Kandırsam gelmişimi geçmişimi. Bir maske taksam kimse anlamasa içimdeki fırtınaları. Mutlu sansınlar, imrensinler. Ne kadar da mutlu desinler. Hayat bu adama güzel desinler. Ama bilmesinler tek kaldığım da akan göz yaşlarımı. Bilmesinler geceyi sabahı birbirine karıştırdığımı. Bilmesinler işte, sende bilme onlarlarda bilmesinler. Siz beni mutlu sanın. Siz beni iyi sanın. Ama bilmeyin işte söndürdüğüm sigaraların adetini, bilmeyin her sabaha kabuslarla uyandığımı bilmeyin işte ismini haykırarak uyandığımı. Kimse görmesin işte akan göz yaşlarımı. Görmeyin duymayın bilmeyin işte. Mutlu sanın siz beni. Maskemin arkasında gizlenerek dolaşayım aranızda. Bilmesinler işte, her gece resminle avunduğumu bilmesinler. Seni de kimse bilmesin benden başka. Bilmesinler sana ağladığımı, senin için çektiğim acıları yürek yangınını bilmesinler. Sonra üzmesinler seni yaşarken öldürdüğün bu adam için. Ben razıyım maskemi takıp dolaşmaya. Ben razıyım sensizliğe. Sana bir şey olmasın diye ben razıyım susmaya. Susup sessiz çığlıklar atmaya razıyım sevgili. Kimse bilmesin işte hüznümü, acımı. Bir maske takıp rolümü oynarım ben en iyi şekilde. Kim bilir bir oscar bile alabilirim bu rolle. Ama sadece sen bil sevgili. Seni sevdiğimi sana yandığımı. Ama sen yine de mutlu san beni neşeli san. Ama sen yinede sev beni sevgili. Bir sen sev, bir sen bil, ve bir tek sen ol yanımda. Getirin maskemi, ışıklar yansın ve basın artık şu kameranın düğmesine. Hazırım artık hayatımın rolünü oynamaya.
Şimdi Sessiz Çığlıklarıma Ses Verirmisin Sevgili
Aslında sana haykırmak istediğim o kadar çok şey vardı ki. Yaşamak isteyip te yaşayamadığımız. Şimdi neresinden baksak hep eksik hep yarım ya. Aşağı tükürsek sakal yukarı tükürsek bıyık. Bende istedim senin gibi bende istedim ellerini tutmak seni doya doya yaşamak. Yanında olabilmek her şeyimle senin olabilmek. Ama olmadı işte olamadık. Seni gittiğin de ben bittim aslında. Toparlayamadım işte kendimi. Yine her geceye seninle yatıp her sabaha seni görecekmişim gibi uyanmak, yine sesini duyacakmışım gibi telefona sarılmak, ama işte yok olmuyor yoksun. Ne sesin var ne yüzün nede o ellerin yoksun işte be sevgilim. Sen yoksun ben senden yoksun. Hayat devam ediyor elbet edecekte. Ama bir yarısı eksik bir yarım eksik. Nefes alacam en azından almaya çalışacam. Belki ilerleyen zamanlarda kendime gelecem yada gelemeye çalışacam. İyi olacam belki. Ama sen olmayacaksın. Neden bu imkansızlıklar neden bu zorluklar. Aşk denen şey bumu ki. Unutursun diyorsun unutulur diyorsun. Unutmak kolay mı ki sevgili. Gözlerini bir kere gördükten sonra, o gülüşünü bir kere gördükten sonra kolay mı sevgili seni unutmak. Sesini bir kere kulaklarımda çınladı, gördüm o güzel yüzünü gülen gözlerini, söyle sevgili kolay mı seni unutmak. Hiç girmemişin gibi hayatıma yaşamak kolay mı sevgili. Sensiz olmak kolay mı. Senden sonra geceler daha da uzun sevgili. Zaman durdu sanki. O nalet olası zaman seninleyken bir anda biten zaman sensizken durdu be sevgili. Geçmek bilmiyor geçmiyor işte. Vücudumun her yerine kazınmış sen geçmiyor işte tükenmiyor bitmiyor. Sana uyandığım sabahlar daha da bir acı. Geceleri hiç söylemiyorum zaten. Yastığım her sabah sırılsıklam, küllüğüm ağzına kadar dolu. Söndürdüğüm her izmaritte sen varsın aslında. Seni kokunu çeker gibi çekiyorum içime. Senmişin gibi sarılıyorum iki elle. Senden sonra yaşanmıyormuş ki sevgili. O kadar çok şey kattın ki bu çok kısa zamanda. Sanki bir ömrü paylaşmış gibiyim be sevgili. Şimdi sen yoksun aslında ben varımda yokmuşum gibi. Ben yokum ki sevgili yaşamıyorum. Ruhum çıktı bedenden sadece bir et yığını. Sana ait seni düşünen ve sadece senin olan bir et yığını be sevgili. Ruhum kalbim onlar terk ettiler. Sana doğru benden göç ettiler be sevgili Ben yine yapa yalnız sensiz bir başıma çaresizce kendimi resminle, resimlerinle avundurup hayata bir şekilde devam etmeye çalışmakla geçiriyorum. Ben nefeste almıyorum sevgili. Sensiz nefes almak zaten ne haddime ki. Sen yoksun sevgili ben noksanım sevgilim. Bu şehir yaşanmaz ki şimdi sensiz. Yolda yürüdüğüm her dakika karşıma çıkacaksın diye yürürken olmadığını bilip te bu şehirde yaşamak olmaz be sevgili. Bu gecede uyku yok bu gecede sensizim. Yine sırılsıklam yastığım ve tüketilmeyi bekleyen dolu bir sigara paketim var. Şimdi geçicem resminin karşısına ve ardı arkası kesilmeyen sigaralar yakacam. Her nefeste seni çekecem içime: Ve göz yaşlarımla söndürecem yanan sigaraları.
Haykırsam şimdi sana duyarmısın beni
Çığlıklar atsam haykırsam ismini defalarca duyarmısın
Ağlasam hiç durmadan insafa gelip olurmusun
Yanımda yanı başımda
Tutarmısın ellerimi
Bakarmısın yine gülen gözlerinle
Bir tebessüm edip öpermisin dudaklarımdan
Yine söylermisin beni sevdiğini
Yine dermisin bana özlediğini
Sarılırmısın bana sım sıkı
Hiç bırakmayacam dermisin sevgili
Yanımda olurmusun dönermisin yine bana sevgili
Ben çok sevdim seni
Sende çok sevdiysen
Gelirmisin sevgili
Bir çocuğun annesine ihtiyaç duyduğu gibi
Sana ihtiyacım olduğunu anlayıp gelirmisin sevgili
Duyarmısın şimdi beni
Sessiz çığlıklarıma ses verirmisin sevgili
13 Ağustos 2011 Cumartesi
Söyle Sevgili
Gülmek istesem de gülemiyorum artık
Olmuyor sahte gülüşler
Yapmacık davranışlar
Yapamıyorum işte sen olmadan gülemiyorum
Görmeden gözlerini yapamıyorum
Gülüşünden hiç bahsetmiyorum bile
Onlarsız ben zaten bir hiçim
Yapamıyorum işte
Sen olmadan yapamıyorum olmuyor
Ellerin de yok zaten
Kokunu da hiç bilmedim çekemedim içime
Sen olmadan meğersem bir hiçmişim
Sen olmadan aslında ben yok imişim
Şimdi kim bilir neredesin ey sevgili
Nerede ve kimlerlesin
Kim bakar oldu gözlerine
Kim tutar oldu o sıcacık ellerini
Söyle sevgili
Benim burada yüreğim buz tutmuşken
Sen şimdi kimin yüreğini yakıp kavurursun ki
İçimdeki Çocuk Hiç Büyümesin
Kendimi insanlara kapattım bu sıralar. Ne sevgili ne eş dost arkadaş Hayatımdan birer birer çıkıverdi hepsi sırayla. Sebep neydi ben miydim ? Yoksa onlar mı beni anlamak istemediler. Anlayış değilmidir her şey. İnsan anlayışlı olmamalımıdır. Neyse olan oldu belki de. Yapacak hiçbir şey yok. Kapattım artık tüm kapılarımı bu saatten sonra. Ne biri dışarı gidebilir nede biri içeri girebilir. İzin yok kimseye ne gelene ne gidene. Boğuluyorum bazen bazense nefretle doluyorum. Bazen çok seviyorum bazen ağlıyorum. Kapattım işte kendimi. Bazen ölümü bile düşünüyorum. Bazen isyan ediyorum anlaşılmadığım için. Bazen de gülüyorum tüm olup bitenlere. Bazen kendime kızıyorum bazense başkalarına. Ama biliyorum ki ne yapıyorsam kendime yapıyorum. Bir başkasına zaten zararım olmaz olamaz. Belki sadece üzerim birazcık azcık ama çok değil. Zaten unutacak olan bi kaç saat sonra unutup göbek atabiliyor. Bazen seviyorum işte kendimi, bazense nefret ediyorum kendimden. Korkuyorum ben arada sırada kendimden. Evet korkuyorum. Bazen ne yapacağım belli olmuyor. Kişiliğimi koruduğum 31 yılda kişiliğimi mi kaybediyorum acaba. Yoksa ben büyüdüm mü ? Büyüyormuyum. Ama sevmedim işte şimdiki beni. Sevmedim sevemiyorum da. Mesela daha çok gülerdim eskiden şimdi gülemiyorum eskisi kadar. Buna sebep benmiyim yoksa etrafımdaki insanlar mı? Tamam çuvaldızı kendime yine ben batırim ama delik deşik oldum yahu. Hiç mi başkalarında suç yok hep mi ben hatalıyım. Verdikçe hep daha fazlasını verdim. Kendimden verdim hiç esirgemeden. Nerde çokluk orada bokluk derler. Çok verdikçe mi oldu böyle. Yada bir söz daha vardı. Çok muhabbet tez ayrılık getirir diye. Neyse özetle demek istediğim şu. Üzgünüm, mutsuzum, çaresizim. Kaybettiklerime üzülüyorum, kazandıklarıma sevinemiyorum. Belli bir standardım olsun. Artık birileri çıkıp girsin istemiyorum. Kalacak olan kalsın gitmesin kimse bir yere. Yada herkes kalsın ben gidim. Öyle böyle gitme değil bu sonsuzluğa gidim. Yok yok ben eski beni istiyorum. Büyümek istemiyorum. İçimdeki hep çocuk kalsın fırlama olsun piç olsun işte. Hep muzur olsun fırlamalık düşünsün ama hep gülsün istiyorum. İçimdeki çocuk büyüdükçe ben çöküyorum. İçimdeki çocuk hiç büyümesin. İzin vermesin kimse büyümesine. Mesela ben 60 yaşına geldiğimde o da halen 17-18 yaşında olsun ama hiç büyümesin. Çünkü o büyüdükçe ben ölüyorum, o büyüdükçe ben yaşlanıyorum sanırım.
10 Ağustos 2011 Çarşamba
Dost mu ? O da Ne ?
1 dakika ya. 1 dk dur orada. Kimsin sen ve ne işin var burada. Ne istiyorsun amacın ne ve neden geldin ?
Yada sus hiçbir şey söyleme. Ben anladım sanırım sende onlardansın. Hadi göster bana diğer yüzünü. İndir kullandığın maskeyi. Saklanma sahteliğinin arkasına. Sende dost gibi görünüp en mutlu anımda çekip gideceksin dimi. Yok öyle bundan sonra 3 kuruşa 5 köfte. Dur orada kıpırdama sakın. Ben çok gördüm senin gibileri çok kişiyle mücadele ettim böyle. Kal orada hakkın yok hayatıma girmeye, hakkın yok beni yarı yolda bırakmaya ve tahammülüm yok artık iki yüzlü insanlara. Dost gibi gözüküp arkadan vurulmaya. Biliyorum sende onlar gibisin. Sende hayatıma girip aklımı başımdan alacaksın biliyorum, sende yapacaksın bunu. Sende beni mutlu edeceksin önce yavaş yavaş derinime en derinime işleyeceksin biliyorum. Her hücremde yer bulacaksın bir virüs gibi dağılacaksın vücudumun her yerine. Hadi indir maskeni ve kandırma beni. Çok gördüm ben senin gibileri. Siz öyle varlıklarsınız ki yarı yolda bırakmaya bayılırsınız dost göründüğünüz insanları. Siz öyle bir varlıklarsınız ki. Sulu dereden susuz getirirsiniz. İz siz öyle birer varlıksınız ki siz yaşarken öldürürsünüz.
Bir insan sevdiğini neden adam gibi sevemez ki neden yarı yolda bırakır sonuna kadar gitmek varken. Gideceği yere kadar eşlik etmek varken. Bir otobüs düşünün başladığı durakta yolcu akınına uğrar. Güzargahı üzerin de uğradığı duraklarda kimileri biner kimileri iner sürekli birileri gelir ve gider. Ama son durağa geldiğinde yapayalnızdır. İnsan hayatı da bunun gibidir hayatımız süresince hayatıma giren çıkan insanların sayısı belli değildir. Kimileri ömrümüzün sonuna kadar yer alır kimisi için zamanı gelince durağına geldiğin de çeker gider Yada biz gitmek zorunda kalırız o insandan. Kimi yüreğimizi alıp götürür kimi ise gittiği için hayatımızı rahatlatır. Ama illaki birileri girer ve çıkar hayatımıza. Biz ise sadece o otobüsüzdür. Hayat böyle bişey. Aynı hataları yapsak ta değer verdiğimiz insanların çıkıp gitmesi yada gitmelerini istememiz her zaman olabiliyor canımız yansa da. Bunlardan ders almayıp yine aynı hataları yapmak ta tamamen bizim suçumuz. Biz belki de insanları çok sevdiğimizden böyleyiz. Ama unutmamalı ki bu dünya geçici yalan. Kimsenin yaptığı yana kar kalmayacak diye bilir ve söylerim…
8 Ağustos 2011 Pazartesi
Kapattım Tüm Kapılarımı Sen Gel Kurtar Diye
Gel demek kolay da gelebilmek kolay mı ? Yaşanmamış onca şeyi yaşayabilmek için gelmek sevdiğinin yanında olabilmek. Hepsini geçtim de gözlerinin gözlerimden ayrı kalması. Dayanılmaz bir acının intihar eden göz yaşlarıyla son bulması sabaha uzanan gecelerde. O bitmek tükenmek bilmeyen katran karası geceler de. En kötüsü de yapa yalnız olmak sensiz olmak. Aynı gök yüzünü paylaşsak ta neye yarar ki sadece paylaşmak. Dokunamadığım bir çift el, bakamadığım o ela gözleri ve dudaklarına konduramadığım o ufacık bir buse. Neye yarar Allah aşkına söylesene bana aynı gök yüzüne bakmak. Gece yatarken solumun boş olması uyandığımda ise gözlerimi boş oda da açmak söyle bana neye yarar aynı gök yüzünü paylaşmak. Haykırmak isteyip haykıramamak içinden sessizce isyan etmek. Kimi zaman çok mutlu kimi zaman zindan. Söyle bana sevdiğim neye yarar sen orada ben burada aynı gök yüzünü paylaşmak. Şimdi sana gel desem bilirim ki istesen de gelemezsin. Gelemezsin yuvama düşlediğim hayata. Ben gelmek istesem bilirim bende varamam sana. İmkansızlıklar bile bu kadar imkansızken kavuşmak belki de hayal. Tamam benim olma bana kavuşama ama başkasının da olma işte olmaaa. Değmesin gözlerin bir başka göze, dokunmasın ellerin bir başka ele. Benim olmasan da kimsenin olma işte. Güldüğünde bütün her şey unutulur tüm imkansızlıklar ama yoksun ya yanımda işte en büyük vicdan. Bir adım atsan bilirim için erir atmasan da yüreğin yanar. İmkansızlıklar içinde imkansızlıklar. Sevenler mecburmudur acı çekmeye kavuşamamaya. Şimdi bana sorsan aşk nedir diye söyleyeceğim tek bir şey olur. Kavuşamamak. Çok sevip kavuşamamak. Bumudur adalet denen terazi. Bumudur dünyanın adaleti. Sen orada ben burada ve kavuşmamamız için sanki bilerek yapılmış tüm zorluklar. Hani ölmek ölmek bile daha kolay. Belki sana kavuşma hayali ile ölmek bile candan, ölmek bile senden. Şimdi sana gel desem bilirim gelmezsin gelemezsin. Şimdi sorarım sana neye yarar sevdiğim aynı gök yüzünü paylaşmak sen orada ben burada.
Her geceyi sana adamak
Ve uyandığın her sabah ta sana uyanmak
Sensiz nefes almak yada almaya çalışmak
Yokluğunun her bir saniyesinde
Ateşlerde yanmak
Kahrolmak bitmek bilmeyen saatlerde
Günler bile ağırdan satarken kendini
Her saniyesinde seni özlemek
Yokuluğunla sevişilen her bir dakika
Şimdi kapasam gözlerimi ve açtığım da sen olsan yanımda
Avundurmanın ta kendisidir işte bu
Kendimi avundurduğum onca şey arasında
Şimdi kalkıp açsam resmini baksam doya doya
Ve ardı arkası kesilmeyen sigaraları söndürsem
Arkamda bıraktığım ceset olarak isim koysam her bir izmarit için
Ve içime çektiğim sen olsan
Sen olsan şimdi yanımda
Hiç uyumasam yada uyusam teninin sıcaklığında
Buram buram esse kokusu içime içime
Bir nefeste çeksem seni
Sarsam sarmalasam bıkmadan usanmadan
Ela gözlerinle bakışsak hiç durmadan
Eriyip gitsem kollarında
Dudaklarının ateşinde yansam
Küllerimden tekrar tekrar doğup yine sana ölsem sana yansam
Ben sana yansam sen bana kalsan
Ben sana tutsak sen sen dilim varmasa da başkasına tutsak
Şimdi sen yanımda olsan ben bende olmasam
Olmasam dediğime bakma
Ben senden sonra kalmadım ki zaten bende
Aslında ben hiç yaşamıyorum bile
Bir gün gelir hayat öpücüğünle diriltirsin diye
Kapattım tüm kapılarımı sen gel kurtar diye
Gelişi Güzel
Her insan iki yüzlüdür evet her insan iki yüzlüdür. İnsanlara gösterdiği bir yüzü ve göstermediği ikinci bir yüzü vardır her insanın. Şimdi kalkıp bana kimse demesin hayır yanılıyorsun diye. Herkesin sırları vardır. Hayatında yaşadığı ve insanlara göstermek istemediği bir yüzü yada hayatının bir gerçeği vardır. Bunu anca çok yakınlarına anlatmak paylaşmak isterler. Yada onlara bile anlatmazlar. Ama dediğim gibi her insanın başka bir yüzü gerçeği vardır. Bu sen ben başkası kim olursa olsun bu durum mevcuttur herkeste. Tabiki 4/4 lük insan yoktur bu dünyada sadece 4/4 lük gibi göstermeye çalışan ama her zaman 4/3 lük insanlar vardır. Kimisi sırlarla doludur senin gibi benim gibi. Kimisi saklamaz hiç bir şeyini desem de onunda vardır elbet göstermediği bir yüzü. İnsanlar insanlar inasanlar. Ne garip varlıklarız biz ya. Kimimiz insan görünümlü yaratıklarız. Kimimiz ise olduğumuz gibi kimimiz de olmadığımız gibi. Göstermek istemediğimiz yüzlerimizin arkasına saklanır dururuz işte. Aslında her insan birer kapalı kutudur. Sadece o kutuyu incitmeden açmayı bilmek gerekir. İşte o zaman hayat 4/4 lüktür.
6 Ağustos 2011 Cumartesi
Uyarmadı Demeyin Salakça Bir Yazı
İsyan eden kalbimi biraz olsun sev yeter diye bir şarkı vardı zamanın birinde. Güzel şarkıydı ama. Damardan derinden söylenen bir şarkı. Yanına da bi ufak açtın mı balık filan mezeler derken kafayı bulu veriyorsun. Ben pek sevmem alkolü ama arada içerim. Bazıları ağzıyla içer bazıları ise götüyle içer. Edebinle iç kardeşim ne gerek var bokunu çıkarmaya. Ama bazıları içince bir tatlı oluyor da onu söylemeden geçemeyecem. Dedikleri gibi alkol şişede durduğu gibi durmuyor. Bide içmesiyle övünen insanlar var. Ulan dallama sanki atomu parçalıyorsun. Öyle bir havalara giriyorlar ki anlamıyorum yani nasıl oluyor. Alkol içiyorum diye övünen insanlar hmmm nasıl desem şey işte salaklar ya neyse öyle aklıma geldi söyledim. Övünecek başka şeyleri yokmuş gibi diyecem de sanırım yok. Birde bu küfür eden kadınları sevmiyorum ben ya. Çok itici geliyorlar ve bazen biz erkeklerden daha çok küfür edebiliyorlar. Gerçi küfür etmek kimseye yakışmıyor orası ayrı. O değil de size bişey söylim mi ? Bu yazıdan bi cacık çıkmayacak. Öyle yazmak olsun diye yazdım. Evet yayınlayacam okuyorsanız yayınladım da yani. Can sıkıntısı kötü arkadaş valla çok kötü. Bir an önce eski bene dönmek istiyorum. Aklım başımda değil sebebini bilmiyorum diye bir şarkı sözü ile de bitirim bari yazıyı. Biliyorum biliyorum pişman olacaksınız okuduğunuza… Neyse öyle işte hadi bye bye
"çocukların erişemeyeceği yerde muhafaza ediniz "
Kafayı Sıyırmaya Dakikalar Kala
Valla bu sefer ne yazacağımı bilmiyorum. Öyle açtım sayfayı bir 10dk baktım boş boş. Aslında dolu içim dışım. Kafamda şekillendiremediğim bir sürü şey. Kelimelere dökemediğim tarifsiz duygular. Ne bir mutluluk ne bir acı ne de bir çelişki. Bilmiyorum yani neyden bahsedeceğimi neyi anlatacağımı. Arada sırada oluyor böyle tam aklına bişeyler geliyor oturuyorum bilgisayar karşısına bir iki kelime bişey yazdıktan sonra aklımda ne varsa uçup gidiyor. Zorluyorum kendim yok olmuyor tık yok. Ama bu sefer ki durum bir başka ötekiler gibi değil. Bilmiyorum diyorum ya anlatamıyorum işte. Aslında çok şey var ama kelimelere dökemiyorum. İçimden gelenler yukarı tırmandıkça birer birer kayboluyor. Yavaş yavaş eksiliyor tüm parçalar ve gidiyor işte. Sonra otur babam düşün. Yazılarımı genelde son ses müzik açıp yazıyorum, çalan şarkıya bir yandan evdeki muhabbet kuşum eşlik ediyor ve ben bişeyler yazmaya çalışıyorum. Bu aynı şey gibi hepiniz hatırlarsınız zaten. Kemal Sunal’ın bir filmi vardı Atla Gel Şaban diye sanırım buydu ismi yanlış hatırlamıyorsam. At yarışı filan oynuyor işte kuponlarını hep bir münübüsün içinde dolduruyor. İşte nedir yaşlı teyzenin biri gelinini çekiştiren işte kokan bi adam teypte Şiki Şiki Baba şarkısı bunlar olmadan tutturamıyor altılıyı. Benimki de o hesap ama sanırım ilham milham kalmadı. Kafam bu aralar allak bullak. İstediğim tek şey biraz huzur yalnız kalmak belkide herkezden uzak yapa yalnız. Yada tam tersi bir durum. Bilmiyorum işte. Bunaldım artık sıkıldım kazık yemekten insanlara gösterdiğim ilgiden ve sevgiden dolayı hep kazık yemek artık yordu beni. Ama biliyorum ki ben akıllanmayacam. 31 yıldır akıllanmadıysam bu saatten sonra hiç akıllanamayabilirim. Neyse geçelim bu konuyu. Ben ne yazıyordum ya. O değil de ben bu yazdıklarımı yazıyorum ya, sonra kalkıp bir daha okumuyorum. Wordda yazdığım için bi hata varsa zaten altı çizgili oluyor öyle olduğun da düzeltiyorum sonra bakmıyorum aa bakim ne yazmışım diye. Noktalama işaretlerine de dikkat etmiyorum. Nerde virgül kullanılır nerde bilmem ne konulur siz istediğiniz yerde durun yarım nefes alın işte zorlamayın beni. Sahi yazdıklarım ne kadar hoşunuza gidiyor bilmiyorum. Zaten açıkçası pekte umurumda değil kim okumuş yada okumamış. Ben kendi çapımda içimdekileri döküyorum işte kendi kendime eğleniyorum. Okunması tamam güzel bişey de ne bilim ya umursamıyorum işte. Saçmalıyorum belki de bilmiyorum. Ama dediğim gibi kendimi eğlendiriyorum. Okuyan olursa da tamam artı bişey de offf ne bilim öyle bişey işte yaaa. Ya cidden ne olacak bizim halimiz bu ekonomi işte işsizlik filan. Ciden nereye gidiyor bu memleket. Ne oluyor lan. Neyse kıyamet kopsa biraz da öteki tarafta sonsuzluğu yaşasak güzel olurdu belki. Yok yok benim kafa allak bulak canım sıkılıyor evet. Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler yada vermesinler ne yapacam bu saatten sonra. Bu arada evi karıncalar basmış ya bacağımda yakaladım bir tanesini. Genelde tuz koyarlar filan ama bunlar tuzada bağışıklık kazanmış heralde gitmiyorlar biyere. Bir ilacı vardı ama unuttum ismi neydi diye. Şu biriktirdiğim boş sigara paketlerini atsam iyi olacak heralde birkaç ayda 100 den fazla oldu. Niye biriktiriyorum onuda bilmiyorum ya neyse. Çok sigara içiyorum çok dün anladım maç yaparken. 45 dk da tıkandım valla nefes alamadım. Hani değil bi kaç ciğer yine dayanmazdı. Dalaktan hiç bahsetmiyorum zaten. Ama dün güzel oynadım yani beğendim kendimi. Hani bi 15-20 kilo versem sanırım yine top oynardım. Bi dönem profesyonel oynadım da ayıptır söylemesi. Güzel günlerdi ya o günler deli gibi haftanın 6 günü top peşinde koşardık. O değil de önümüzdeki ay düğünde var. Neyse ya bukadar yazmayacam daha okuyan okusun işte okumayan zaten okumaz okuyan okur öyle işte. He bu arada ben “O” nu çok seviyorum ve çok özledim….
Sevmek Sadece Yan Yana mı Olmaktır ?
Kadın : Seni çok seviyorum aşkım.
Erkek: Bende seni çok seviyorum aşkım
Kadın: Ama biliyorsun bizim aşkımız imkansız, zor
Erkek: Neden zor neden imkansız ? Ben göze alabilmişken seni böyle uzaktan sevmeyi neden zor ? Dokunmadan sevilemiyor mu? Yaşanılmıyor mu ? İlla sevmek için yanında mı olmam lazım ?
Kadın: Ya lütfen yapma böyle
Erkek: Neyi yapmim ? Seni seviyorum sana aşığım ben ve sensiz olmak istemiyorum. Sende seviyorsun beni biliyorum. Neden harcıyorsun ki bu sevgiyi neden
Kadın: Ben seni doya doya yaşamak istiyorum. Yanında olmak sana dokunmak istiyorum. Ve bunları yapmadıkça sana haksızlık ettiğimi düşünüyorum.
Erkek: Neyin haksızlığı bu neyin ya. Ben düşünmüyorum haksızlı yada başka bir şeyi. Ben seni seviyorum ve bu sevgiyi doya doya yaşamak istiyorum. Ben senin için göze alabilmişken her şeyi sen sen neden bu şekilde davranıyorsun.
Kadın: Ben sadece seni düşünüyorum. Senin üzülmeni istemiyorum. İstediğim zaman yanında olamayacam dokunamayacam sana. İstediğim zaman arayamayacam seni ve bu bana da sana da acı verecek
Erkek: Ne istiyorsun peki nasıl istiyorsun. Hadi arkadaş kaldık benimle arkadaş gibi konuşabilecekmisin yapabilecekmisin
Kadın: Tamam benim içinde zor olacak biliyorum çok acı çekecem onuda biliyorum ama yapabileceğim başka hiçbir şey yok.
Erkek: Peki tmm nasıl istiyorsan öyle olsun. Diyebilecek diyecek hiçbir sözüm yok. Hoşça kal
Kadın: Hoşça kal
Nedir sevgi, nedir sevmek, nedir aşk ? Yakınında mı olabilmektir sevmek için aşık olabilmek için. Bumudur sevgi denen şey El ele tutuşmakmıdır dokunmakmıdır. Yaşanacak onca şey varken sırf yan yana gelemediği için terk edip gitmekmidir. Nerde hani verilen sözler nerde yaşanması gereken sevgi, nerde ? Nedir sizin sevgi denen anlayışınız. Kime neye göredir bu sevgi ? Sevmek fedakarlık değilmidir. Aşık olmak fedakarlık gerektirmez mi ? İlla yan yana mı olmalı insan sevmek için. Yaşanacak onca şeyi hiçe sayıp bu kadar kolaymıdır bir anda gitmek. Sahi sizin sevgi dediğiniz şey neyden ibaret. El ele tutuşup öpüşmekten mi yoksa sevişmekten mi? Bunlar olmadan sevgi olmuyor mu ? Çıkarsız değilmidir sevgi denen duygu ? Hesapsızca değilmidir ? Öyleyse neyin hesabı bu neyin çıkarı. Eğer ortada bir sevgi varsa bu doya doya yaşanmamalımıdır ? Gerçekten sevmek nedir sahi ? Ben bilmiyorum sevgi denen şeyi, sanırım da hiçbir zaman anlamayacam….
5 Ağustos 2011 Cuma
N.S.
Özellikle kadınların yaptığı yada yaşadığı bir durumdan bahsedecem bugün. Güven konusu karamsarlık ve ön yargılar. Bir kadın eğer bir ilişkisinden ağır yaralar almışsa kendini ondan sonra ilişkiler için gerçekten kapatabiliyor. Yani karşısına çıkan her kişide bir güvensizlik bir şüphe yada ne bilim onu ne kadar tanırsa tanısın yine içinde bir imkansızlık bir acaba bir inançsızlık olabiliyor, oluyor da. Peki bu durum kime haksızlık ? Kendisine mi yoksa karşısında ki insana mı? Hangisinin hayatından çalıyor ? Kendi hayatı mı, yoksa onun hayatı mı ? Şimdi tamam kötü olan ilişkisi kötü oldu diye de her insanla yaşadığı ilişki kötü olacak diye bir durum yok. Aşk yada duyulan sevgi doya doya yaşanmalı. En azından bana göre. Aşkın sonunda üzülmek yada mutlu olmak diye garanti bişey yok. Zaten hayatımız bile garanti altında değil ki. Hadi bana 1 dk sonra ne olacağını söyleyin. Söyleyebilirmisiniz? Hayır tabiki de. Çünkü hayatta hiç bir şeyin garantisi yok. Eğer mutluluğu yakalamışsanız yaşayın nu. Bırakın inciğini boncuğunu. İlerde geç kaldım niye öyle değil de böyle yaptım diye vurmayın kafanızı duvarlara. Çünkü bir şeyi ne kadar eşelerseniz eşeleyin ne kadar kurcalarsanız kurcalayın sonunda zararlı çıkacak olan kişiler sizsiniz. Hep diyorum hayat çok kısa o kadar kısa ki ne zaman doğdum ne zaman bunları yaşadım ve ne zaman öldüm ölüyorum diye kendinizi bir çıkmazın içinde bulur ve öyle ağzınız açık kalırsınız. Sonuçta ne yaparsanız yapın bu sizin vermiş olduğunuz karar olacaktır. İyi yada kötü vermiş olduğunuz kararların arkasında sapa sağlam durmayı öğrenmek gerekir. Eğer bir mutluluk yaşayacaksanız düşünmeyin sonunda ne olacak. He size göz göre göre uçurumdan atlayında demiyorum ama güzel bir mutluluksa bunu yaşayın doya doya. Kendinizi kapatmak, yada kendinize engeller setler çekmek bu sizin hayatınızdan yaşamınızdan çalmaktan başka hiç bir şeyin olmadığını anlamak zorunda olmanız demektir. Çünkü hayat güzel ne olursa olsun acısıyla tatlısıyla güzel. Bırakın kendinizi yaşayın yaşanacak ne varsa. Nasılsa kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Siz kendi mutluluğunuzu düşünün kendi isteklerinizi. Çünkü eğer siz mutluysanız etrafınızdakiler mutlu olacaktır. Bir kere yanlış bişey yaşadıktan sonra sürekli yanlış seçim yapacam yada yanlış insan çıkacak karşıma demek boş, saçmalık başka hiç bir şey değil. Nasıl 10 parmağın 10’da aynı değilse her insanda aynı değildir. Ne kendi hayatınızdan çalın nede başkasının hayatından çalın. Sadece sevin mutlu olun. Ama körü körüne de uçurumdan atlamayın…. Hayat size umarım hep gülen yüzünü gösterir.
4 Ağustos 2011 Perşembe
Aklıma Geldi Saçmaladım
Sahi sizin arkadaşlık dostluk dediğiniz şey nedir. Hangi anlayış içersindesiniz? Neye göre kime kurup duruyorsunuz arkadaşlık dediğiniz şeyi. Çıkarlarınız mı yoksa arkadaşım dostum dediğiniz insanının çıkarları doğrultusunda mı yaptığınız davranışlar? Sahi size göre arkadaşlık dostluk nedir. Siz kimsiniz? Hangi fedakarlıkları yaptınız ki çok sevdiğiniz bir dostunuz için ? Sadece gülmek makara kikiri yapmak mıdır sizin arkadaşlık dediğiniz şey. Sadece güldüğünde mi yanında olabilmektir dost anlayışınız? Kimi kandırıyorsunuz karşınızda ki insanı mı ? Yoksa onu kandırdığını sanıp kendinizi mi? Sahi siz ne yapmaya çalışıyorsunuz ? Biraz ilgi sevgi şefkat gördüğünüz de boğulup kaçan sizler değilmisiniz ? Neyin eksikliğini çekiyorsunuz? Biraz sahiplenince mi olan oluyor. Yüzüne gülüp arkasından iş çevirdiğiniz insanlar mı sizin dostunuz yada rol yaptığınız maskenin arkasına saklanıp işler çevirmek mi sizin dost anlayışınız. Sahi siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz ki onu mu kendinizi mi? Sizin arkadaşlık dost dediğiniz şey dilinizde kirlenecek kadar anlamsız ve amaçsız değildir hiçbir zaman. Sahi siz kimsiniz ki? Yapan eden kendine yapar eder. Sen onu değil kendini kandırırsın. Adam gibi sevmek varken neyin iki yüzlülüğü bu. Neyin hesabını yapıp durursunuz ki? Arkadaşlık dostluk denen şeyin ve güzel bir şeyin beş para etmez insanların iki yüzlülüğü yüzünden harcanması ne kadar acı. Sanırım dünya nüfusu arttıkça insan nüfusu azalıyor Yada biz büydük ve dünya kirlenmedi siz büyüdünüz ve kirlettiniz dünya denen yeri. Sahi siz kimsiniz ?
İmkansızım İmkansızınım
Hangimiz geç kaldık birbirimize
Hangimiz aceleci davrandı
Hangimiz bekleyemedi
Göremedik gelemedik göz göze
Tutamadık ellerimizi
Öpemedik ıslak dudaklarımızı
Değmedi yürek yüreğe
Hangimiz geç kaldık ki
Birbirimize
Şimdi imkansızlıklar içinde
Savrulup duran iki yabancı
Bir o kadar tanıdık
Yıllardır birbirini tanıyan
Ama geç buluşan
Sahi hangimiz geç kaldı ki birbirimize
Bekleyemedik duramadık
Otobüsü kaçıran yolcu gibi
Kala kaldık tek başına yağan yağmurda
Kalabalıklar arasında meğer ne kadar da yalnızmışız
Ne kadar bir başımızaymışız
Şimdi sen uzaklarda bir başına
Bense kurduğum hayalin başında
Sana uzak kalmak yalnızlıktan da yalnızlık
Sana uzak kalmak cehennemden de cehennem
Gözlerine bakmadan nasıl geçer ki bir ömür
Ellerini tutmadan, öpmeden o dudaklarını nasıl alınır ki nefes
Nasıl yaşanılır ki sensiz
Sen orada ben burada
Nasıl katlanılır ki bir başka yabancı elin sana dokunmasına
Nasıl yaşanılır sensiz nasıl
Aynı gök yüzünü paylaşmak neye yarar ki
Bir başkasına ait oldukça
Nefes aldıkça sensiz nasıl katlanılır ki bu acıya
Gel desen benimle
Bilirim gelemezsin
Yapamazsın
İmkansızımsın
İmkansızınım
Aynı yüreği paylaşan iki farklı hayatın kahramanıyız bilirim
Aynı ağaçta ki iki zeytin
Aynı denizde ki iki farklı balık
Neye yarar ki aynı gök yüzünü paylaşmak
Aynı hayatı paylaşmadıkça
Sen orada ben burada
Sen orada bir yuvada
Bense burada bir başıma
Seni düşler yüreğim
Bitmek bilmeyen gecelerde
Sabahına kavuşamayan gecelerde
Sigaralar söndürülür ardı ardına
Her biri bir ceset
Her biri seni içeme çektiğim gibi umutsuz
Yıldızlar seyredilir gecenin en can alıcı saatinde
Belki sen de kalkar seyrediyorsundur diye
Belki de kayan bir yıldız da aynı dileği dilemek için
Umutsuzca bakılan gök yüzünü paylaşmak
Avundurmakmıdır ki delicesine seven yüreği
Gözerden süzülen yaşmıdır sana duyalan hasret
Yoksa kavuşamamanın acısımıdır
Sahi hangimiz geç kaldık birbirimize
Hangimiz acele ettik mutluluğa
Sen orada ben burada
Ama tek gerçek
İmkansızlığımız, senin bana benim sana kavuşma hayalimiz
Dermansız bir aşkın kölesiyiz
Ne yardan ne serden geçemedik
Sanki kör olmuşuz göremedik
Senin beni göremediğin benimse sana geç kaldığım bir aşk bu
İmkansızım , İmkansızın
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Ahmet ile Necla +18
Necla: Neden bana hiç “Seni Seviyorum” demiyorsun Ahmet.
Ahmet: Necla sus bi sus herkesin içinde ne diye konuşuyorsun ya. O kadar kısa mesaj atıyorum seni seviyorum özledim diye. Sen peki neden demiyorsun bana “Ahmet hadi gel sevişelim diye”
Necla: Ahmet Allah belanı versin sen harbiden odunsun hatta gerizekalısın valla bak.
Ahmet: İki sene oldu be öpüşmekten ileri gidemedik kızım.
Necla: Bana kızım deme Ahmet.
Ahmet: Ne diyim ki sana abi kardeş gibi olduk zaten 2 senede.
Necla: Ahmet Allah belanı versin sus. Hem evlenmeden dokunamazsın bana
Ahmet: Hani galeriye gidersin araba almadan önce test sürüşü yaparsın ya, onun gibi bişey yapsak olmazmıydı sanki ?
Necla: Motormuyum ben Ahmet arabamıyım ne sanıyorsun sen beni hayvan
Ahmet: Düzgün konuş benimle hayvan mayvan ne diyorsun sen öyle kızım.
Necla: Bana kızım deme Ahmet hoşlanmıyorum
Ahmet: Neyden hoşlanıyorsun ki zaten sen. Anca elinden tutuyorum canın isterse öpüyorsun başka hiçbir icraat yok
Necla: Ne bekliyorsun ki zaten başka ? Ben senin o bildiğin ettiğin zamanında fink attığın kızlardan değilim. Beni onlarla karıştırıyorsun sanırım.
Ahmet: (İçinden) Sen onlara kurban ol emi en azından onlar hem gösteriyor hem veriyor. Kurudum amına koyim senin yüzünden.
Necla: Pardon bişey mi dedin ?
Ahmet: Yok yok demedim bişey çayını iç sen.
Necla: Zaten çaydan başka içirdiğin bişey yok. Ne zaman dışarı çıksak ya çay içiyoruz yada sahilde deli danalar gibi yürüyoruz. Senin yüzünden ayaklarım su topladı su
Ahmet: Ahhh ahhh sen bir kere öpüp koklatsaydın ben neler sererdim de önüne işte neyse.
Necla: Ya Ahmet başka şeylerden konuşamıyormusun sen. Geldiğimizden beri hep aynı şeyler
Ahmet: Kızım sana 2 sene oldu diyorum 2 insafın yok mu senin ya
Necla: Bana kızım deme diyorum sana
Ahmet: tamam ya tamam demiyorum ne halin varsa gör
Necla: Ahmet yine aptallaştın sen. Şeyinle düşünme hareket etme azcık beynini kullan
Ahmet: Beyin mi bıraktın bende amına koyim
Necla: Ya küfür etmeden konuşurmusun benimle
Ahmet: Yahu ben napim icraat olmayınca böyle dile vuruyor. Hani bikere birlikte olsak bak bakalım o zaman bidaha dilimden o söz çıkıyor mu ?
Necla: Olmaz diyorum Ahmet olmaz.
Ahmet: Peki o zaman birgün beni biyerde başkasıyla görürsen hiç şaşırma.
Necla: Ne diyorsun sen Ahmet ne demek istiyorsun
Ahmet: Yok bişey bişey demek istemiyorum
Necla: Ahmet ben ayrılmak istiyorum uğraşamam seninle bokunu çıkardın bu ilişkinin
Ahmet: Vallaha mı?
Necla: Bakıyorum da çok sevindin
Ahmet: Yok yok sevinmedim şaşırdım sadece. Eeee ne zaman ayrılıyoruz
Necla: Ahmet Allah belanı versin arama bir daha beni
Necla masadan kalkar ve gider. Bu sırada Ahmet telefona sarılır.
Ahmet: Meltem selam nasılsın ? Ya geçen gün dediğin şey halen geçerli mi ?
Meltem: Tabiki
Ahmet: Evdesin dimi? Müsaitmisin ?
Meltem: Evet evdeyim müsaitim
Ahmet: Tamam canım hemen geliyorum o zaman şarabı alıp
Meltem: Tamam canım bekliyorum hazırlık yapim ben görüşürüz öptüm bye
Ahmet: Amına koyim yine dört ayak üstüne düştüm bekle beni Meltem geliyorum. 2senin acısını çıkartıcam senden….
Bazen böyle hayvan olabiliyoruz biz erkekler :D
2 Ağustos 2011 Salı
İçimden Geldi Yazdım
Bir gece ansızın gözleri düşer gözlerine. Derin bir nefes çekip masanın üstünde duran sigara paketinden çıkarırsın bir dal sigara. Yakar ve derin bir nefes çekersin. Onu içine çeker gibi. Onu anlatan şarkıyı açarsın, her dinlediğin de yüreğine işleyen o şarkıyı. Bir nefes daha çekersin sigarandan içine dolsun dolansın diye. Eşlik edersin sende şarkıya. “Gel yanıma sarıl bana, Ela Gözlüm yandım sana” der ve bir nefes daha çekersin sigarandan. Gözlerinden sonra yüzü de belirmeye başlar gözlerinin önünde. Senin pekte bişey yapmana gerek yoktur, hayalini kurmak için. Yüreğinde ki “O” yakıp içtiğin bir sigara ve fonda çalan şarkı. Bunların hepsi bir araya gelince zaten sevdiğin yanında oluverir. Dokunamamak acıtsa da içini hayali bile avundurmaya yeter seni. Zamanla geceler ona olan isteğini daha da kabartır. Uyuduğun yatak dar gelmeye başlar. Kimi zaman uykuların kaçar. Dolan kül tablasına yer ararsın tek bir izmarit için. Soluna döner uyursun hiç çıkmasın diye yüreğinden. Gözlerini kapatıp açman fark etmez çünkü o hep gözlerinin önündedir. Hayali dört bir yanını sarmıştır. Uykuya daldığında çığlıklarla uyanırsın kimi zaman ismini haykırarak. Ve dolan küllüğe bir izmarit daha söndürerek. Hayatın boyunca yaşadığın ve geçirdiğin en uzun geceleri geçirirsin. Güneş doğmaz bir türlü. Sanki sana inat gece yerini güneşe bırakmaz. Yıldızlar ışıl ışıldır aynı gözleri gibi. Dolanır durursun evin 4 bir yanında. Keşfetmediğin hiçbir yeri kalmaz. Santim santim her yerinde ayak izlerin ve yere düşürdüğün küller. Oturup uyumayı denersin ama beceremezsin işte yanında olmasını istedikçe o gece daha da bir ızdırap olur soluna. Ağır gelir taşıyamazsın. Yokluğu her zerrene yavaş yavaş işler. Aslında onu sabah görme umudu ile uymayı denesen de boştur. İmkansızdır her bişey. İstediğin sadece onun ela gözleri ve sıcacık elleridir. Dudağın kondurmak istediğin bir busedir. Ama yoktur yanında işte. Bir sigara daha yakarsın bir derin nefes daha çekersin onu içine çeker gibi. Biliyorum ne yaparsan yap yetmeyecektir onun o gözleri olmadıkça. Biliyorum yetmeyecek sıcak bir gülümsemesi olmadıkça. Sana ve geceye eşlik edecek tek şey sigaran olacak. Neyse ki sigaram bitti İyi geceler sevdiğim, iyi geceler ela gözlüm….
1 Ağustos 2011 Pazartesi
Sevgi Pıtırcıkları
Bu gece yolda gördüğüm bir çiftten esinlenerek yazmak istiyorum bu yazımı. O değil ilk defa yazımı yazmadan yazıma bi başlık buldum bu durum beni çok sevindirdi. Öyle böyle değil yani harbi mutlu oldum. Ya bazı çiftler vardır böyle gülümseyerek etrafa ışık saçarlar. Suratlarında hep aptal bir gülümseme de vardır. Kıskandığımdan değil hani yanlış anlamayın ama bazen çok itici geliyorlar. Sürekli el ele göz göze dolaşırlar filan. Yahu o el hiç mi terlemez hiç mi sıkılmazsın arkadaş. Böyle el ele kol kola yürürler bunlar yapışık ikizler gibi. Ya ben hemen hemen her yazımda diyorum fazlası zarar diye gerçekten de öyle. Tamam seviyorsunuz eyvallah ta hani bokunu çıkarmayın be kardeşim. Hani özleyin filan tadında bırakın bazı şeyleri.. Hani bunlar ayrı olunca da ellerinde sürekli telefon smsler aramalar Allahım sana geliyorum dedirttirircesine böyle bıkkınlık verirler çevresindeki insanlara. Tamam sevin koklaşın hatta isterseniz sevişinde halka açık yerlerde çok belli etmeyin kendinizi olmuyor yani böyle. Hayır yani olanı var olmayanı var niye imrendiriyorsunuz ki milleti başını yakacaksınız durduk yere. Erkekler böyle bir durumda tuhaf oluyor. Hani karı kılıklı olmakla olmamak arasında gidip geliyorlar. Erkek arkadaşlarının yanında sanırsın ki bi kaplan aslan vurduğunu yıkan delikanlı biri. Kızın yanına gittiğinde ise bildiğin yavru kedi sev okşa. O delikanlıdan bir eser kalmıyor hiç. Tamam canım peki canım sen nasıl istersen canım canımda canım canına sıçim dur bi nefes al. Bide hele bunlar sosyal medyada yada herhangi bir sitede beraberse aman diyorum aman. Aman ki ne aman. Bunlar ortak bir hesap alırlar genelde öyle oluyor, yada ayrı hesaplarda takılırlar ama ortalıkta öyle bir gezerler ki offf diyorum yani oradan anlayın siz. Yani illallah getirirler insanlara.
Birde tek başına takılan sevgi pıtırcıkları vardır. Bunlar tek tabanca takılırlar ama sanırsın ki birer polyanna o derece yani. Bu çift olarak dolaşanların tam destek hep destek sözünü benimsemiş olup bu çiftlerimize hep destek çıkarlar. Ay ne şekersiniz çok tatlısınız siz ayyy çok güzel diye diye iyice kaldırırlar popoalarını. Bide gaza gelirler ay ne kadar yakışıyormuşuz bak herkes öyle diyor. Onay beklerler hani bir ilişkileri var ya millet işte övsün onları güzel şeyler söylesinler falan filan. Ulan gerizekalı ne onayı bekliyorsun ki seviyorsan seviyorsun işte daha kimden ne onayı bekliyorsun. Ama bu tek takılan ve çift olarak takılan pıtırcıklar gerçekten çok iyi anlaşırlar. Her ne kadar tek takılan pıtırcık kıskansa da ve ağlayıp sızlasa da benim niye böyle yok bi sevgilim diye yine pıtırcılıktan vazgeçmez. Darısı benim başıma diyip geçiştirir öyle. Bu tek takılan pıtırcık böyle sevgi kelebeği işte ne bilim kırık kırık hareketlerle etrafındaki insanlara neşe saçmaya çalışırlar. Genelde de saçarlar zaten ki ben çok eğleniyorum öyle tiplerle. Hani laf atmıyorum bişey demiyorum ama uzaktan seyretmek onları eğlenceli oluyor. Bunlar hiç derdi tasası yokmuş gibi davranan tiplerdir. Dünyadan bir haberdar sadece onlar için önemli olan sevmek sevilmek neşe saçmaktır. Tamam sevmek sevilmek neşe saçmak güzel de bokunu çıkarmadan yapın ne yapacaksanız. Hani bokunu çıkarıyorsunuz ama sıvamayın bari sonra. Olsun Dünyamız geniş ve her türden varlık var. Çeşitlilik çok onlarda insan onlarda bizden onları da kabul etmemiz lazım. Barış içinde yaşayıp sevemek sevilmek sevişmek lazım çılgınca hayat çok güzel lay lay lay lom ohhh rahatladım valla, yok yahu şaka yapıyorum neyse yazıyı ben burada bitirim yoksa yazayım derken bunları bende dönüşecem onlara sanırım benim içimde de var gizli bir pıtırcık….
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)