2 Kasım 2011 Çarşamba


Çok güzel bir deniz kokusu vardı yürüdüğü sahil boyunca, ne insanların çıkardığı sesler nede araçların motor, korna sesleri, hiçbir şey umurunda değildi. O anın tadını çıkartmak istiyordu sadece. İlk defa bu kadar uzak kalmıştı çevresinden, yürümek o deniz kokusunu ve saka kuşlarının çıkarttığı sesleri duymaktan başka istediği hiç bir şey yoktu aklında.

Uzaklaşmak gerekiyordu bazen böyle, bir zamanlar yaptığı o kısa ama bir o kadar anlamlı orman yürüyüşü geldi aklına. Gülümsedi birden yüzünde bir tebessüm ile, yüzünde oluşan o gülümseme o kadar içtendi ki bir yere sığdıramıyordu mutluluğunu. Küçük çocuklar gibi koşmak, zıplamak haykırmak istiyordu, her şeye herkese inat. Yinede kendisini frenlemesi gerektiğini biliyordu.

El salladı vapurdakilere, martılara içten bir selam çaktı, ve balık tutan amcaya içten bir gülümseme ile rast gelsin dedi. Mutluydu ! Paylaşmak istiyordu bu mutluluğunu, her ne kadar duygularını belli edemiyen biri olsa da bugün bunu başarmak istiyordu. Kovada duran balıklara baktı, üzüldü biraz, onları ait oldukları yere göndermek istiyordu ama yapamıyordu. Korkuyordu balıkları tutan amcadan. Birden yüzünde o cimcime kızların yüzünde bulunduğu o masum ama tatlı gülümsemeyi atarak ayağı ile iti verdi kovayı denize. İçinde ki mutluluk daha da artsa da, balıkları tutan amcaya mahcup olmuştu. Yüzündeki sahte üzüntü ile amcadan özür dileyerek ona hemen yakında bulunan balıkçıdan balık alabileceğini söylemesine rağmen amca gülümseyerek teklifini geri çevirmişti. Zaten bende tekrar denize bırakacaktım diyerek ikisinin de yüzünde gülüşmeler oluşmuştu.

Özgürlüğüne kavuşturduğu balıkların vermiş olduğu mutlulukla devam etti yoluna. Düşünüyordu, kendi ile kıyaslıyordu kimi zaman, ama yüzünde ki gülümseme eksik olmuyordu. Hava biraz soğumuştu, o ufacık burnu kızarırken soğuktan ellerini cebine sokarak devam etti yürümeye. Her şeyden uzaktı ve kendini mutluluk denen olayın tam ortasında bulmuştu. İçinden şarkılar söylemek avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu sebsiz yere. Şükrediyordu yaşadığı hayata, onu sevenlere, yanında olan herkese şükürlerini sunuyordu. Seviyordu yaşamayı. Gel gitlerle dolu hayatında nefes almak yetiyordu ona kimi zaman. Biliyordu neşeli olduğunda güldüğünde önünde hiç bir şeyin duramayacağını, yada üzüntülü olduğunda onun yanında olan dostlarının farkındaydı.

Kimi zaman insan yalnız kalmayı ister tek başına, yada yanında birilerinin olması en büyük armağandır ona. Her dakikamız aynı olacak diye bir koşul olmadığından gel gitler yaşayabiliyoruz. Bazen alınabiliyoruz bazı şeylerden. Özelliklede sevdiğimiz insanların yaptığı hareketlerden yada söylediği sözlerden. Üzülebiliyoruz, yada kırılabiliyoruz bu sebeplerden. Bu neyin göstergesidir peki ? Çok sevdiğimizin mi yoksa çok değer verdiğimizin mi ?Ama sebep ne olursa olsun bir kalp sadece kendi için değil bir başkası için de aynı güzellikte çarpabiliyorsa eğer, o kişi gerçekten de hayatınızın tek anlamıdır.

Şimdi buradan ona öyle güzel bir buse gönderiyorum ki yanağına, biliyorum ki hissettiğinde o yüzünde ki gülümseme dünyanın hiçbir güzelliğine değişilmez. Bu insanlar hayatımızda oldukça biliyorum ki bizimde sırtımız hiçbir zaman yere gelmez. İyiki öyle insanlara sahibiz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder