29 Ocak 2012 Pazar

Eski Bir Defter


Çok yaşlıydı, seneler önce kitapçıları gezerken göze çarpan o ihtişamlı görünüşüyle belki ilerde lazım olur edasıyla alınmıştı. Tabi bilmek imkansızdı uzun senelerin içine sığdırılacağı. Kalın bir defterdi, kahverengi bir kapağı vardı. Yaprakları birinci sınıftan oluşan kağıtlarla donatılmıştı. Hani insanın yazmaya bile kıyamayacağı türden bir şeydi bu. Hevesle alınan ama anlamı zamanla büyüyecek olan bir defterdi bu.

Yıllar bir birini kovalarken artık miladını doldurmuştu bir köşede. Kimi zaman ihtiyaç duyulan, kimi zamanda varlığı yokluğu bile anlaşılmayan bir defterdi bu. İnsanın hayatından izlerini de taşıyor olması bu durumu hiçbir şekilde değiştirmiyordu, yapacak pekte bir şeyi yoktu da. Aslında insanın en büyük arkadaşlarından, dostlarından biriydi önemsiz bir nesne olarak gözükse de. İçinde en derin acılarımız, en güzel mutluluklarımız saklıydı. Belki de paylaşmak için sabırsızlandığımızda güzel şeyleri ilk aradığımız şeydi bu defter. Yıllar sonra karşımıza çıktığında içindekileri okudukça yüzde bir tebessüm bırakacak, ama öyle böyle bir tebessüm değil, içten samimi ve hiç olmadığı kadar güzel bir tebessüm bırakacak bir defterdi bu. Her nekadar şimdilerde dolu sayfalarının sararmış ve yırtılmaya yüz tutmuş olmasına rağmen, içinde barındırdığı tatlı, acı anıları ile birlikte bir köşede öylece tekrardan o eski ihtişamını en azından yazılarak olmasa da okunarak bekliyordu. Belki bir ruhu bir kalbi yoktu ama sahip olduğu şey bizim duygularımız dı bizim ruhumuz bizim kalbimizdi. Aslında o defter bizdik bir parçamız dı farkına varabilseydik…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder