28 Nisan 2011 Perşembe

İsimsiz


Ellerin hiç dokunamadığım hissedemediğim
Lal dillerinden bana varamayan sözcükler kelimeler
İçinde olmadığım bir hayat
Farkında olmadığın ben ve sen
Güz yağmurları gibi akan yaşlar
Eninde sonunda anlam kazanacak yalnızlık
Nedensiz sebepsiz bir ayrılış
Cümlelerin bile anlamsızlaştığı
Elbet belki bir gün gözler sevişecek
Rüyalar da ama sen olmayacaksın uyandığım da

25 Nisan 2011 Pazartesi

Sadece Çöplük


En arkasın da dururken hayatın bir bakmışın en önün de yer alıvermişindir. Bütün yönler değişmiştir. Sen takip etmiyorsundur kimseyi seni takip edenler vardır. Her şeyin boktan ve kötü olduğunu düşünürken bir bakmışın her şey senin istediğin gibi gitmeye başlamıştır. Dedim ya en sonda olduğunu sanırken aslında en başta olduğunu görürsün. Yüzünde ufak ama içten bir tebessüm. Ama hayat işte pis kokan bir çöplük. Üstte ya da altta olmanın sana hiçbir avantajı yoktur. İstersen en üstte olup denizi gör yada en altta olup üzerinde ki ağırlığı çoğunluğu hisset ne fark eder ki sonunda çöpsün çöplüktesin işte.


Hayat bir çöplükse eğer bende çöp olarak yer alıyorsam bu hayatta, elbet bir gün yok olup yeniden doğacam tekrar çöp olana kadar ve bu böyle sürüp gidecek sonsuzluğun kapısına gelene kadar….

Ölüm Bir Son Değildir Yeniden Yaşamaktır Sonsuzlukta


Ölümden korkmadım bugüne kadar. Çünkü ölüm bana göre bir son bir bitiş değil di olmadı da hiçbir zaman. Bir başlangıç yeniden doğuş. Her gün fani şeylerle uğraşmak insanı yoruyor. Önce doğuyoruz belli bir yaşa kadar okuyup geleceğimiz için çabalıyoruz. Sonra iş hayatı bu seferde para kazanıp bir aile yuva kurmak için yırtınıyoruz. Sonra da emekli olmak için. Bir bakmışın yaş başını almış gitmiş. Bu sefer de sağlığımızı kurtarmak için uğraşıyoruz. Hayat bu kadar kısa bir o kadar da uzun tabi yaşamasını bilene. Dedim ya ölümden korkmuyorum diye korkmuyorum sonsuzluğa gitmek neden korkutucu olsun ki. Pişmanmıyım yaptığım hatalar günahlar için evet pişmanım. Bu fani dünya da 3-5 zevk için yaptığım her şeyden pişmanım. 3-5 zevk için sonsuzluğu beklide elimizin tersiyle ittik ve farkına geç vardık. İş işten geçtikten sonra. Ölüm korkulacak bir şey değil ölüm sonsuzluktur. Ölüm bir başlangıçtır huzura açılan bir kapıdır. Boşuna dememişler atalarımız ne ektiysen onu biçersin diye. Beklide dikili bir ağacım yok. Bıraktığım bir şey olmayacak geride. Ama nerden bilebiliriz ki ölümün bu hayattan daha güzel olmadığını.

Hayat belki de sonsuzluğun kıymetini bilmemiz için yaşadığımız bir çöplüktü….

15 Nisan 2011 Cuma

Çok Okuyup Gezen Değil Yaşayan Bilir


Çok okuyan mı bilir yoksa çok gezen mi ? Diye bir söz vardır. Ben bide bunun yanına Çok yaşayıp gören mi bilir diye eklemek istiyorum. Ben ne çok gezdim ne de çok okudum. Pişmanmıyım ? hayır değilim. Ama çok yaşadım ve çok şey gördüm. Tanımadığım görmediğim insan profili kalmadı mesela. Görmediğim olay da kalmadı. Farklı hayatlar yaşamlar insanlar bunların hemen hemen hepsini görmüşümdür. Okuyarak yada gezerek öğrenmedim hiçbir şeyi. Okumak derken hayatım da 2 kitabı okumaya niyetlendim, 3 tane de kitap okudum.

İlk kitap okumaya çalışmaya başladığım da o da mecburiyetten ilk okul 5. sınıftaydım ve dönem ödevi için bi kitap okuyup kompozisyonunu çıkartmam gerekiyordu. Kütüphaneden kitap seçemeye gitmiştim. Aradığım kitap en incesi olanıydı ama maalesef kalınlardan 3-4 kitap kalmıştı. Neyse bende Taciz adın da bir kitap seçtim. Hayatımda ilk defa bir kitap okuyup özet çıkaracaktım. Onu nasıl okuyacaktım onu da bilmiyordum. Aradan geçen 1-2 güne rağmen ben hiç kitabın yüzünü bile açmamıştım. Televizyonda kanalları değiştirirken bir filme denk geldim. İsmi ne hadi siz tahmin edin. Evet filmin adı Taciz di şans işte kitabı okumama gerek yoktu. Filmi izledikten sonra kitabın değil de filmin özetini çıkarıp vermiştim. Kitapla bir alakası var mı yok mu bilmiyorum Ama o dönem geçmiştim o dersten. Nasıl oldu bende bilmiyorum tabi.

İkinci kitap maceram ise askerde gerçekleşti. Sevdiğim bi kadın vardı ve bana iki tane kitap yolladı. Bir tanesinin adı “Düşmüş Erkekler Masalı” ötekinin adını hatırlamıyorum. Çünkü kitabı benim elime geçmesiyle yok olması bir oldu. Fazla kitap ve yazar kültürüm olmadığından kim kimdir necidir bilmiyordum gerçi halende bilmiyorum ya :D. Bölüğümzde Serkan Teğmenimiz vardı hiç unutmuyorum kitaba ilk baktığın da bana önce memleketimi sonra da siyasi görüşümü bildiği halde tekrardan sormuştu. Ben tabi şaşkın bir şekilde hayırdır komutanım diyeyerek bir açıklama bekliyordum. Durumu anlattım kendisine kız arkadaşımın yolladığını vs. vs. Kız arkadaşımın nereli olduğunu sordu bende Sivaslı dedim normal o zaman diyip kitabı gözlerimin önünde yırtı verdi. Sağlam olan kitabi 2 gün içinde okudum halende bazı şeyler ezberimdedir okadar yıl geçmesine rağmen. Hatta 2-3 sefer okumuşumdur ve aklımda hep şu soru kalmıştır acaba o kitabi yollarken bana bir mesaj mı vermek istiyor diye ? Güzel kitaptı ama….

Üçüncü maceram ise gazete de gördüğüm bir haber üzerine alıp merakla okuduğum bir kitaptı. “Bir Jigolonun Hayatı” Gerçekten merakla ve istekle okumuştum. Tepki görsem de iş arkadaşlarımdan zevkle okumuştum. İş arkadaşlarımın çoğu namazında niyazın da insanlar olduğundan bu kitabı okumamı pek tasnif etmiyorlardı. Jigolomu olacan len sen diye tepkileri vardı. Cahil mi desem yobaz mı desem bilemiyorum tabi ki. O kadar çok şey geçmiş ki adamın başından ve öyle şeylerle karşılaşmış ki bi an kendimi onun yerine bile koydum. Güzel yönleri de vardı kötü yönleri de ama keyifliydi okumak.

Ve en son okuduğum kitap bir şiir kitabıydı “Ceyhun YILMAZ Sevdiğim İkinci Kadınsın” bu adamın şiirleri beni alıp götürüyor bazı şiirlerini anlamasam da. Ve okumaya çalıştığım ama ismini şuan hatırlayamadığım bir kitap daha. Okumak bana çokta bişey katmıyor heyecanlandırmıyor ya da ne bilim sürüklemiyor bişeyin içine bi merak uyandırmıyor. Kimine göre tabi okumamak kötü bir durum ama ben böyleyim yapabilecek bir şey yok. Ben yazmayı seviyorum yazdıkça kendimi buluyorum yazdıkça bişeyler yaptığımın farkındayım. Tüketmekten çok üretmeyi seviyorum. Kimin duygularına tercüman kiminin ise karşı çıktığı anlam veremediği durumlar. Yazmak bence daha eğlenceli diye düşünüyorum.

Hayat ne okumayla ne de gezmeyle öğrenilecek bişey. Yaşamak lazım için de olmak yaşayarak öğrenmek gerek. Uzaktan davulun sesi hoş gelirmiş. İçinde olmadığın zaman ne bir şey öğrenebilirsin ne de kendine bir şeyler katabilirsin. Yaşamak lazım her şeye rağmen…..

13 Nisan 2011 Çarşamba

İyiyim Desem de İnanma


Bir tavsiye üzerine beklenti üzerine aslında biraz daha iç açıcı şeyler yazmak istiyorum. Tabi becerebilirsem. Ama ne yazacağımı bilmiyorum. Neyi anlatıp söylesem neylerden bahsetsem açıkçası bilmiyorum ve aklıma hiçbir şey gelmiyor. Oysaki hayatımızda bu kadar çok malzeme varken bu kadar çok konu varken hemde… Ne yazacağını bilememek zor ve kötü bir durum. Aslında yazılacak çok şey var kelimeler yürekten gelip boğazında düğümlenmese. Haykırmak istediklerini dökebilsen yazılara o kadar çok şey çıkacak ki olmuyor işte. Ben ne bir şair nede bi roman yazarıyım. Edebiyattan anlamam kitapta okumam. Dökerim içimde birikenleri. Kafiyeymiş cümle düşmesiymiş anlamam. Liseyi zar zor bitirdim ki gel gör bunu nasıl yaptığımı halen anlamış değilim. Hayran olmuşumdur bu kafiyeli sözleri yazanlara hiç duymadığım bilmediğim kelimeleri kullananlara. Tabi her şey benim elimde biraz merak biraz okumak sonra gerisi geliyor zaten. Öyle şatafatlı sözlerimde yoktur benim. Dilimle konuşmam çoğu zaman yüreğimdir kelimelerimi yazan. Bir yürek sevdam var peşinden koşar dururum. Umutsuz çaresiz ve ipleri elim de olmayan bir sevdam. Karşılıksız çıkarsız bir o kadar da içimi yakan. Nasıl yazabilirim ki umut dolu bir şeyler. Neyden bahsetsem o değecek yüreğime. O nu anlatıp durucam. O olacak her bir harfte her bir kelime de cümlede. Sonra zaten gerisi gelecek göz yaşlarının. Her o ıssız onsuz gecede karşına aldığın resmi ağzına kadar dolmuş bir kül tablası ve ardı ardına yaktığın sigara. Bu da yetmezmiş gibi intihar eden göz yaşların. Resmine kondurduğun ıslak bir öpücük kurduğun hayaller. Hadi gelde iyi düşün. Hadi gelde güzel şeyler yaz umut dolu yazılar dök kağıda. Varsa bunu yapabilecek birisi önünde eğilir öperim ayaklarını. Polyannacılık ta bir yere kadar. Bütün gün hiçbir şey yokmuş bomba gibiyim gibi gözükürken oynadığın oyun, gece tamamen bir kabus oluveriyor. Hemde başrolünde senin olduğun. Tabi o oyunu oynarken seni görmemezlikten gelmesi de çabası. Bir kahkaha basarsın umurunda değilmiş iyimişin her şey dört dörtlükmüş gibi. Bilmez geceler boyu yaşadığın ızdırabı acıyı döktüğün göz yaşını. Hayat bir filim sahnesi işte bizde en iyi performansımızla yapabildiğimiz kadar yapıyoruz oynuyoruz mutluluk rolünü. Kim bile bilirdi ki gün gelecek yine bu kadar çok seveceksin ve yine bu kadar acılara maruz kalacaksın ?

İşte benim en iç açıcı halim de bu beceremiyorum olmuyor yüreğim de oldukça yada kavuşmadıkça bu böyle sürüp gidecek gittiği yere kadar ya da ben gidecem gidebildiğim yere kadar.

12 Nisan 2011 Salı

Belkide Bugün Ölmek Lazım Ölümsüzleşmek İçin


Ne gariptir o insan mutludur hayatına hiç bir şey olmamış gibi devam eder sen ise kendini kahır edersin. Gece gündüz ağlar onu düşünürsün. Onsuz nefes almakta zorlanır isyan edersen. Küfürler savurursun her şeye herkese. Onu ne kadar sevdiğini haykırırsın içten içe. Yastığa başını koyduğun da yine hayallere dalarsın. Senin olmayacağını sana dönmeyeceğini bildiğin halde. Ama yine de seversin istersin unutamazsın. Acı çeksen de üzülsen de vazgeçmezsin vazgeçemezsin onu sevmekten onu düşlemekten. O bilmez ne halde olduğunu. O kendi sevdasında kahkahalara boğulurken sen ağlamaktan hıçkırıklara boğulursun. Uyandığın da sırılsıklam bir yastık şişik bir çift göz ve dolu bir kül tablası.

Aşkın adaleti yok. Sen birini seversin o birini sever. Sen üzülürsün o güler. Sen içten içe yanarsın o ise içten içe mutludur. Bilmez onun için bir yerde canını verebilecek biri olduğunu. Sonra gün gelir. Bu sevda biter o da biter bende biterim. Belki de ölmek lazım bugün ölümsüzleştirmek için bu sevdayı….

11 Nisan 2011 Pazartesi

Kamuflaj Gülüşler


Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. Bazen öyle gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir. “ Demiş Bob Marley…
Hayatımızın bazı bölümlerinde ki ben genelde her zaman bu şekildeyim rol yapmak zorunda kaldığımız anlar vardır. Mutsuzken mutluymuş gibi, için kan ağlarken sanki her şey günlük gülistanlıkmış gibi. En mutsuz anımızda canımızın yandığında öyle bir kahkaha atarız ki her şeye inat ama o kahkaha acımızın ne kadar büyük olduğunu ne kadar derinden olduğuna işarettir kimi zaman. Tabi bunu sizden başkası bilemez. Rol yapar durursun. Kimsenin karşısın da ezik ve yıkık dökük durmak istemezsin. Kimseyle bir şeyleri paylaşamazsın anlatamazsın. O içindeki mutsuzluk seni gün geçtikçe daha da eritip bitirir. Ama rol yapmaktan vazgeçemezsin. Anlayanın yoktur umutsuzsundur çaresizsindir. Elinden bir şey gelmez hem de hiçbir şey. Gizlemek saklamak istersin tüm acılarını. Ve bunun için sürekli gülmeyi denersin yalandan da olsa polyannacılık oynar durursun. Her şey yolundaymış her şey güzelmiş gibi. Sorunsuz dertsiz bir hayatın varmış gibi. Açamazsın yüreğini kimseye anlatamazsın derdini korkarsın. Gün gelir sana koz olarak kullanacağını düşünürsün. Kimi zaman sessiz kimi zaman durgun kimi zaman gözü yaşlı kalırsın. Acıların en derini yastığa başını koyduğunda başlar. Yalnızsındır tek başına iç sesin ve sen varsındır. Ağlamak istersin gizlediğin acılarına hıçkıra hıçkıra. Bir çıkar yolun yoktur. Başkalarıyla paylaşsan da derdini anlatsan da söylenen sözler de haklı olsalar da sen yine bildiğini okuyacaksındır. Yürek bu ferman dinlemez. Kolay değildir zaten bir an da içindekileri yok etmek. Kolay olsa zaten kimseye ihtiyaç duymazsın. Seni mahveden de aynı kişidir sana ilaç olacak çare olacak kişide aynı kişidir. Sigara tiryakisi gibi aynen. Hem ona muhtaç hem de ona zarar veren tek şey.

Böyledir işte bazı gülmeler tüm acıları örtmek saklamak için o gülmeler birer kamuflajdır acılarına. Herkes senin mutlu olduğunu sanır ama sen gün geçtikçe erir gidersin, bitersin. Ne zamana kadar bilmiyorum ama her insan hayatının bir döneminde bu gülmelere muhtaç kalmıştır rol yapmıştır. Bu hayatımızın her bölümünde olabilir ilişkilerimizde, evlilikte, iş hayatımız da, aile hayatımız da mecbur kaldığımız bir sürü sahte gülmeler. Ya da mecbur bırakıldığımız. Kol kırılır yen için de kalır bu kadar basit işte….

“Benim her gülüşüm aslında sana ve hayata olan isyanımdır.” Cute Curute Kosovalı

7 Nisan 2011 Perşembe

“Hayat sana oyunlar da oynasa sürprizler de yapsa yıkıldığın yerden yola devam etmek zorunda olduğunu sakın unutma”


Yaşanmışlıklar vardır hayatta ettiğimiz tecrübeler ve her tecrübede alınan dersler. Buna rağmen karşımıza biri çıktığında sanki hiç yaşanmamış alınmamış bir ders gibi sonunu düşünmeden yine göz göre göre yapılan hatalar yanlışlar. Bir daha yapmam etmem aman uzak olsun dediğin ne varsa tekerrür eder. Sanki üzülen ben değilmişim gibi uykusuz gecelerde yastığı sırılsıklam eden ben değilmişim gibi. Neden insan göz göre göre yapar ki aynı hataları yanlışları. Neden iki tatlı söze ufacık bir ilgiye yenilir ki ? Ben hep erkekler açısından konuşuyorum bayanlar da bu durum nasıl acaba? Mesela biz erkekler güzel bir bayan gördüğümüzde kendimizi kaybedebiliyoruz. Yanlış yada doğru bunun hiçbir önemi yok. Karşındaki güzel alımlı bir bayan ee seni sevdiğini söylüyor sonra iki tatlı söz hele birde sıcak tatlı ve ıslak bir öpücük kondurmuşsa dudağına tamamdır olay. Sen artık onun hizmetinde tabiri caizse tasmalı bir köpeksindir rüya bitene kadar sıkılana kadar yada problemler başlayana kadar yahutsa o senden sıkılıp seni istemeyene kadar . O süre zarfı içinde kendini kaybetmiş bir biçimde karşındaki bayanın etrafında el pençe deli divane şekilde koşar durursun. Mantık şu oğlum Ahmet tut getir şunu tabi dil bir metre aşağıda bir yandan da salyaların akıyor hemen ama hemen koşarsın sonuna bakmadan. Erkek milletiyiz işte. Bizi cezbeden ne acaba cinsellik mi? Sevgi mi ? yada ilgi alaka mı ? Ne yani neden böyleyiz. En çok birbirimizle savaşan ama birbirimizsiz yapamayan evrende başka bir varlık var mı dır acaba ? Bence yok….


İnsan en çok boşlukta kaldığında hata yapar. Sevgiye ilgiye birine ihtiyaç duyduğunda. Çabalar ona buna saldırır biri olsun ama kim olursa olsun diye dolanır durur ve işte tam orada hata yapar. Bataklık misali çırpındıkça daha da çok batar. Özellikle bunu evli olan çiftler de daha fazla görebiliriz. Evlenmiştir erken yaşta severek yada sevmeyerek bilmiyorum o kadarını. Yada aile baskısı yada ne bilim her an gibi bir sebepten dolayı sonuçta evlenmiştir. Aradan yıllar geçer artık her şey monotonlaşmıştır Sevgi bitmiştir abi kardeş yada iki arkadaş gibi bir durum söz konusu olmuştur. Hele bide ortada bir çocuk varsa işte o zaman her şey daha da boktanlaşmıştır. Hele birde kadının maddi bir gücü imkanı yoksa eyvah diyorum. Tabi bunun yanında aile baskısı ailem ne der korkusu nasıl karşılar korkusu. Bunun yanında bide toplumumuzun boşanan kadına yani kısaca dul bir kadına açık kapı nasılsa gözüyle bakması. Hayat ne kadar da çekilmez bir hal aldı dimi. Ben bile yazarken bunaldım bu durumdan. İşte en büyük boşluk ve en kötü durum bu. Çaresizlik hani insan yaşamadan da bilemez bu durumu. Her şey dışarıdan bakıldığın da kolaydır yaşamayan için. Nasılsa bekara karı boşamak kolay. Çıkış yoktur. Erkek için bu durum çokta zor değildir. Boşar yada gider aldatır. Nasılsa toplumumuzda şöyle bi görüş var. Erkek yaparsa bunun adı çapkınlık kadın yaparsa anında hemen orospu damgası. Bu ne lahana turşusu bi olay yahu. İşte bu boşlukta kadın bir çıkış arar. Neden? Çünkü eksiktir hayat ona göre sevgi yoktur ilgi yoktur bir monotonluk vardır. O da biliyordur yanlış olduğunun ama ihtiyacı vardır bir şeylere en önemlisi sevgiye. Kadın bir çiçek misali her zaman ilgi şefkat ve sevgiye muhtaçtır. Bu yüzden bunun eksikliğini ne olursa olsun tamamlamak ister. Onu anlayan değer veren seven birini arzular. Ama bir yanı da çocuğundan dolayı kendini kötü hissettirir. Toplumumuzda kadın olmak gerçekten çok zor bi durum. Ben yadırgamıyorum böyle şeyleri çünkü hayatta bana göre her şey sevgi ve saygıdan geçer bundan ibarettir. Bu benim düşüncem yanlış yada doğru benim düşündüğüm bir şey bu.


Bir de bekarların boşluk durumu var tabi yalnızların. Onlarda evliler gibidir aslında ama tek bir farkla daha rahat daha özgürlerdir. Sınır yoktur. Karşındakinin durumu nasıl olursa olsun o boşluğu doldurmak isterler. Genelde zaten sevgiler hep bu boşluktan dolayı başlamaz mı? Mantıken öyle. Ama en güzeli yaşanacak sevginin aşkın gelip seni bulmasıdır diyecem de demiyorum gelen kişinin bir boşlukta olup olmadığını bilmiyoruz. Ben şuna inanıyorum eğer ortada bir sevgi varsa eğer mutluluk varsa bu hesapsızca çıkarsızca yaşanmalı Tabi karşılıklıysa bu sonunda ne olacak ne bitecek diye yargılamadan. Madem sonunda ölücez neden yaşıyoruz gibi bir mantık bu. Söylediklerim ne kadar çakışıyor dimi bir biriyle dedim ya en başta da derste alsak acı da çeksek sonunda üzülüp gecelerce ağlasak ta biz insan oğlu sevgiye ilgiye alakaya muhtacız. Ve bize gösterilen ufacık bir sevgide ilgide yelkenleri indirmeye dünden razıyız.

“Hayat sana oyunlar da oynasa sürprizler de yapsa yıkıldığın yerden yola devam etmek zorunda olduğunu sakın unutma” Cute Curute Kosovalı

5 Nisan 2011 Salı

İyilerin Kazandığı Tek Yer Filmlerdir


İyiler hiçbir zaman kazanamaz mutlu olmazlar, çünkü kendinden önce hep başkalarını düşünürler. Nerden mi biliyorum ? Bire bir tecrübe sahibi olduğumdan olabilir mi ? Evet olabilir….


Yazılarım da pek zaman mekan söylemem isimde vermem ama bir çoğumuzun daha önceden duyduğu yaşadığı türden şeyler bunlar. Rahmetli babamın bir sözü vardır ve onunla geçirdiğim kısa zamanlarda bana nasihat ettiği sözlerden en çok sevdiğim nasihatidir. Belki yaşasaydı şuan aramız da olsaydı öğreneceğim çok şey olabilirdi kader kısmet diyelim nur içinde yatsın. Nasihati aynen şöyleydi (– Oğlum biri sana kötülük yapıyorsa sen ona iyilikle yanıt ver, yine mi kötülük yapıyor sen yine iyilik yap, bir daha mı kötülük yaptı sen yine iyilik yap ve sakın vazgeçme taki o vazgeçene kadar.) Ah be babacım hayat senin zamanında güzeldi şimdi öyle bir şey yok ben yine nasihatini dinliyorum ama acı çekiyor insan bir yerden sonra. Bu ilişkilerde de yani sevgili durumunda da geçerli arkadaşlık dostluk durumunda da geçerli. İnsan oğlu çiğ süt emmiş her şeyi bekleyeceksin derler ya gerçekten de öyle. Ben misal duygusal bir herifim keşke bu kadar duygusal olmasaydım. Sevmediğim birkaç huyumdan biridir bu duygusallık. Yani kısa bir örnekle ne kadar duygusal biri olduğumu açıklayayım siz oradan zaten hesabını yaparsınız. Misal TV de yayınlanan bir çizgi filim düşünün ve o filmin en sonunda yapılan başarılan bir iş yada iki kahramanın söylediği birkaç söz yada bir kavuşma anı bu sahnelerde tüylerimin diken diken olup gözlerimden yaş geldiğini söyleyebilirim. Bir çizgi animasyon vardı ‘’Arabalar’’ onu ne zaman seyretsem bir sahnesinde bu duruma gelebiliyorum yani varın artık siz hesaplayın.

Hayatım da hiçbir zaman doğru seçimler yapamadım özellikle sevgili konusunda. Ne hikmetse nerede yanlış imkansız yada zor bir insan varsa onu seçtim. Ama elimden gelenide yaptım bunu inkar edemem. Hiçbir zamanda hak ettiğimi alamasam da çok sevdim buna rağmen. İnsan ne ister biraz ilgi biraz sevgi ve benim için en önemlisi olan saygı. Hep bir taraftan eksik kaldı ya da hepsi eksikti ve buna rağmen ben sevgimden hiçbir zaman kısmadım. Neden ? Çünkü iyi bir insandım ben kendimi değil karşımdakini düşündüm. Önce O gülsün O mutlu olsun O sevinsin yani hep önceliğim karşımda ki insan oldu. Pişman mıyım? Tabi ki de hayır… Biliyorum salak adamsında diyebilirsiniz bana ama umurum da değil. Ben ne kaybettim yada ne kazandım hiç bir şey. Sadece intihar eden göz yaşlarım uykusuz birkaç gece ve özlediğim günler. İnsan zamanla alışıyor bunlara. Acı çekmek artık alışkanlık oluyor. Hep şunu derim kendi açımdan düşündüğüm de. Orta da bir senaryo var sabit ama o senaryo. Başrolde ki erkek sabit ama karşısına geçen kadın başrol oyuncusu değişiyor. Konu aynı yaşananlar da aynı ama başroldekiler farklı. Hayat işte böyle devam ediyor. Tabi senaryoyu değiştirmek te bizim elimizde Yönetmene rağmen yada senaryoya rağmen yani hayata rağmen. Hayat kolaydır aslında ama zorlaştıran bizleriz. Bataklık gibi çırpındıkça daha da saplanıyoruz. Zaman zaman düştüğümüz boşluklar da birine sarılmak biriyle olmak istediğimizde hoppp bataklığın içine hadi çık çıkabiliyorsan. O akıllı adam yada kadın gidiyor aptal bir aşık oluyor nasılsa seviyorum aşığız o da beni seviyor diyip mantığımızı kaybettiğimiz an hayatımızda ki o hani bir futbol müsabakasın da 0 – 0 olan bir sonuçta. Şampiyonluk elinden gidecektir kazanmak için 1 gole ihtiyacın vardır yırtınırsın telaşlanır piskolojini bozarsın bastırdıkça bastırırsın ama golü bulamazsın. Vurursun topa girmez kaleye daha da bir heyecanlanırsın ama olmuyor yapacak bişey yoktur sinirler daha da gerilir. Sonra da Sadri ALIŞIK gibi Buda mı Gol değil hakim bey diye içten içe erir gidersin. İşte o boşluktaki mücadelen böyledir.

Hayat hiçbir zaman 4 - 4 lük değildir. Bunu yapmak için uğraşan insanlar genel de hep bir şeylerini geride bırakırlar. Kimisi evliliğin de mutsuzdur kimi si işin de kimisi de aşk hayatın da. Bunun için kasan sıkan insanlar ya bir şeyleri gözden çıkarmış yada artık koy götüne rahman eylesin ne olacaksa olsun diyen insanlardır. Aradıkça bazı şeyleri o dipsiz hayatın ormanında daha çok kaybolurlar. Hele ki iyi insanlar onlar zaten kendilerini düşünmediklerinden baştan 1-0 geri de başlarlar. Önce bir insan lazım onlara sevebileceği aşık olabileceği yanında olabileceği. Sonra onun için bir şeyler yapmak isterler. Ne yapsam da mutlu etsem işte nasıl yanında olsam ne alsam da sevindirsem falan filan. Sonra her şey kötü bir filmin iyi bir fragmanı gibi güzel gözükür ona. Her şey güzel gidiyordur. Adam aşık seviyor bir anda tutulmuştur. Artık 24 saat ne kelime 48 saat olmuştur 1 gün ona. Resimlerine bakar – Ahhh be keşke yanında olsaydım şimdi diye söylenir kendi kendine. O cep telefonu düşmez elinden acaba ararmı msj mı çeker yada ben mi arasam msj mı çeksem yada acaba aradı ben mi duymadım. Kafayı sıyırmıştır artık. Gece yastığa başını koyduğun da hayallere dalar onunla birlikte bide müzik açar yakar bi sigara. Bi ev hayal eder içinde onun ve kendisinin olduğu. İşte evli bir çift gibi kurar düşlerini. Aslında bilmiyordur o hayallerin bir gün başına yıkılacağını. Sonuçta daha fragmandadır. Her şey güzel gidiyordur . Neyse sonra işte artık fragman olayını bitirir ve filim başlar. Adam da ne mantık vardır ne de başka bir şey hee doğrumu tabi ki değil. Ama iyi adam ya bi kötülük düşünmez hiçbir şeyi kötüye olumsuzluğa yormaz. Olumsuzluk varsa da o ilişki de seviyor ya aptal aşık ya umursamaz. Ama bilmiyor ki nasıl da kötü olacak yorulacak. Yıllar geçtikçe nasılda ürkek bir ceylan gibi olacak. Genelde ceylanları bayanlar için kullanırlar ama ben bu sefer erkek için kullanıyorum. Birden her şey tam tersine döner adam elinden geleni yapar tüm olumsuzluklara rağmen. Yine saf adam bi kötülük düşünmez. Aman incinmesin aman ona bir şey olmasın aman o güzel gözleri gülsün vs. vs. Ulan salak eriyorsun gidiyorsun bitiyorsun anlamsız gelecek her şey yorulacaksın. Tabi yok ki yanında sana doğru yolu gösterecek biri. Gerçi olsa ne olacak ki sen yine bildiğini okuyacaksın. Neden seviyorsun baksana geceleri hayaller kuruyorsun düşler kuruyorsun. Toz pembe bulutların üstünde seke seke gidiyorsun. Bir de şu var tabi belki de uyanmak istemiyor. Yalnız kalmaktan korktuğu için. Ama insan istemez mi ya sevdiği insanla birlikte olmak başını omuzlarına dayamak. Elini tutup gözlerine baktığın da dünyayı unutup huzura kavuşmak istemez mi ? İster ama doğru insanla…. O güzel anlar birden kabusa dönüşür kontrolden çıkar. Yastığa her başını koyduğunda o düşler yerini intihar eden göz yaşlarına bırakır Yakılan ardı ardına sigaralar ve bira şişeleridir tek dostu ve buna eşlik eden yalnızlığı. Artık film de bitmiştir. Bizim saf ve salak adam yine bi kötülük düşünmez. He isyan eder neden böyle oldu diye ama yapacak bir şey yoktur maalesef. O mutlu olsun gülsün der saf saf çaresizlikten mi yoksa onu gerçekten sevdiğin den mi ? Tabi ki sevdiğinden ona değer verdiğinden. Uzaktan seyredecektir onu acı verse de. Gözlemleyecektir iyi mi kötümü diye. İhtiyacı olduğun da yanında olmak isteyecektir tüm yıkık dökük hayallere düşlere rağmen. Tüm intihar eden göz yaşlarına rağmen yine yanında olacaktır karşılıksız çıkarsız. Neden mi ?

Çünkü O adam iyi adam O adam kendini zerre kadar düşünmeyen ve karşısındaki insanları mutlu etmek için her türlü fedakarlıktan kaçınmayacak kadar iyi bir adam. Çünkü o adam karşılıksız sevgiden yana karşılıksız insanları mutlu etmek isteyen adam. Çünkü O adam İyi adam ve her zaman iyi bir adam olduğundan dolayı kaybetmeye mahkum bir adam…..


Hep iyiler kazanır derlerdi ya o sadece filimler de olurmuş Baba ben artık iyi adam olmak istemiyorum. Eğer iyi biri olmak mutsuzluksa kalp ağrısıysa ben iyi adam olmak istemiyorum Baba. Yoruldum bıktım usandım Bir hezimete daha dayanacak bir yürek yok bende Ben artık iyi adam olmak istemiyorum Baba…………..






Cute Curute Kosovalı

1 Nisan 2011 Cuma

Öylesine İşte


Kimseyi değiştiremezsin hayatta.
Ve kimse için de değişmemelisin.
Kimliğini kaybettiğin an, yaşamını çöpe attın demektir.
İstemediğin sürece hiçbir şey için ödün vermeyeceksin.
Çünkü gün gelir verecek hiçbir şeyin kalmaz .
...Her şeyi sen istediğin için yapacaksın, başkası senden istediği için değil.
Ve sensen olarak kaldığın sürece, senin yanında olanlar da mutlu olacaktır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle.

Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil.
Herkesin gidebileceği bir yol vardır.
Sen yeter ki yanında yer almayı bil.
Ne sen kimse için mecburi istikametsin ne de bir başkası senin için...
Seninle gelmek isteyenleri yanına al.
Belki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata.
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla,
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel...

Ve unutma aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir...