29 Mayıs 2012 Salı

Görmedim Duymadım Bilmiyorum





Hayat umutsuzlukların ardına saklanmış umutların olduğu bir yaşama şekli olsa gerek. Kimi zaman bir sevgili yada aile, en kötü ihtimalle arkadaşlardan gelen olumsuzluklardan dolayı, kendi hayatımızdan çaldığımız ve karalara büründüğümüz o anlamsız geçen zaman diliminde küstüğümüz her şey, sonrasında ise dönüp baktığımız ve kimi zaman küfürlerle hatırladığımız yada gülüp geçtiğimiz o umutsuz olduğumuz anlardan sadece bir kısmı.

Hayat kimine kolay gelsede kimi için gerçekten çekilmez olabiliyor. Ufak şeylerden mutlu olmak yada olmamak insanın kendisi ile savaşından başka hiç bir şey değil sanırım. Sahi niye ve neden savaşırız ki kendimizle ? Yetmeyen ne ? Ufak umutluluklar her zaman iyidir kanımca. Büyük mutlulukları beklemek hayal kırıklığından başka hiç bir şeyi getirmeyecektir biz insan oğluna. Tabiki hedefler büyük olmalı ama abartmadan. 30 yıl sonra çalışma hayatını bırakan bir insanla ilk defa işe başlayacak insan arasında aslında hiçbir fark yok. Bu örneği neden verdim bende bilmiyorum sormayında…

Aslında anlatmak istediğim şeyde bunlar değildi. Sadece yazmak istedim, gerekirse saçmalamak, saçmaladıkça eğlenmek. Belkide benim ufak mutluluğum bu. İnsan mutlu olduğu şeyi yapmalı, nerede ve nasıl olursa olsun mutluluğu için kimseyi kırmadan mutlu olmalı. Hayattan çok şey beklemek saçmalıktır. Kimi evlenmeyi bekler, kimi, zengin olmayı. Bunları beklerken ayağının altında ezdiklerini görmeden fark etmeden yoluna devam eder. Edeceği sadece 4-5 adım fazlası yok. Sonra önüne çıkan ilk büyük taşta paldır küldür düşüp görecektir ebesinin örekesini.

Şimdi kısaca özetle kendi hayatınızdan hiçbir zaman çalmayın çaldırmayın, kendi mutluluğunuz için başkalarını mutsuz da etmeyin, ufak şeylerden mutlu olmaya çalışın. Hee sevgilin mi yok ? git anana babana sarıl çünkü onların yerini hiç kimse tutamaz tutmayacaktır. Cinsellik içinde git manuel takıl ne bilim ben o kadarı beni aşar. Neyse daha fazla saçmalamadan saygılar sevgiler…..

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Söylemedim





Başka bir şey bu adını söyleyemediğim
Sinirden ağlarcasına haykıramadığım
Haykırmak istesem duyabilecek hiçbir kimse yok
Sen yoksun mesela
Ara sıra bende yokum
Bir şiir var dilimde
Bir şarkı, bir ıssızlık var anlam veremediğim
Yürüdüğüm yollar var düşe kalka
Çarptığım sokak lambaları var
Dilenen o yaşlı teyzeye verdiğim cebimdeki son elli kuruş var
İnsanlar var tanımadığım
Tanıdığımı zannettiğim yüzlerce insan
Bir beden var taşıdığım
İçinde ruhu olmayan
Sadece yaşamak için kalbi olan
Boş, bomboş sokaklarda dolaşan
Ara sıra bir iki kadeh atan
Ardı arkası kesilmeyen sigaralarda arayan kanayan yarasını
Bir ben varım varlığı yokluğu belli olmayan
Birde intihar eden göz yaşları
Bir film misali sonu mutlu sonla bitmeyi umutlayan
Bir şarkı var dilimde sözlerini hiç bilmediğim
Aslında biri var hiç söyleyemediğim





Yokluk






Yürüdüğüm yol yol değil
Kaldırımlar kaldırım değil
Karşıma çıkanlar insan değil
Çarpıp durduğum ben, ben değil
İstanbul İstanbul değil
Martıları bile kuş değil
Burası iskele değil
Vapurlar yok
İçinde insanlar yok
Bu şehir tek başına
Yalpalayarak bir şekilde ayakta
Düşe kalka, ite kalka
Ben ben değilim sensiz
Sense sen değilsin bensiz
Zaten biz, biz değiliz
Sen varsın
Ben varım
Birde İstanbul var içinde kimsenin olmadığı...

20 Mayıs 2012 Pazar

Öylesine İşte


Susmak bazen güzel şeydir, öylece insanları uzaktan seyretmek, kıla tüye karışmamak. Bazen anlam veremezsin olup bitene yada o gün sana herşey anlamsız gelir. Tek bir gündür belki bu çekilen duyulan duygu ama sana uzunca bir süre yetebilir. 

Bazen insanlardan soğursun, uzaklaşmak istersin, kimse olmasın sadece ben ve içimdeki ben ile kala kalmak istersin. Yapmacık gelir her olan biten, art niyetli davranırsın çoğu zaman. İyise bile kötüdür karşındaki. Bu kimden kaynaklanıyor ? Bizden gibi görünsede bu aslında onların suçu. Onların seni bu hale getirmesi. Yazık dersin çok yazık diyip oradan da kaçarsın.

 Bi sigara yakarsın, müzik açarsın hani şöyle en bunalımından yada bilmediğin dilde söylenen bir şarkı, sadece kulağına hoş gelir müziği sesi seni derin duygulara düşüncelere sürükler ne olup ne ettiğini anlamadan sırra kadem basarsın kendi dünyada. Sıkılırsın bunalırsın, ne yaparsan yap sana sıkıcı gelir herşey.

 Uyumak istersin en özgür olduğun yer hayallerindir diye düşünüp hiç olmayacak ama seni mutlu edecek hayallere dalarsın. Hayal işte bir düş belkide düşürülüş farkına varamadığın. Avutursun kendini böyle birkaç saat sonrası meçhul. Yapamazsın edemezsin hiç bir şey hiçbir insan seni bu durumdan çıkartamaz. Çalan telefonlara bile cevap vermek istemezsin. Belkide açarsın, sorulan nehabersin sorusuna yalandan iyiyim diyerekten. 

 Özgürlük düşlerde bile sınırlarla çizilidir. Olmayacağını bile bile kurduğun şeyler daha sonrasında seni her daim üzecektir.

 Hayatsa düşe kalka devam edecektir…. Bir istanbul gecesine daha soğuk düşlerle uykuya dalıp sabahına üstüne vermiş olduğu sersemlikle günaydın diyerek başlayacaksın….