30 Ocak 2012 Pazartesi

Adalet mi ? O da Ne ?


Güneşin ilk ışıkları daha aydınlatmamıştı bile sokakları, daha ne kuşlar uyanmıştı nede insanlar, ezan bile okunmamıştı. Tabiri caizse karga bile bokunu yememişken uyanı verdi çocuk her sabah ki gibi. Yine çıkmak istemiyordu yataktan, o sıcak yatağı bırakıp sabahın ayazında mecburiyetten de olsa çıkmak ona artık bıkkınlık versede kardeşlerini, annesini aklına getirdiğinde o sabahın tüm ayazı birden yakıcı bir güneşe dönüyordu.

Yataktan kalktığı gibi önce derme çatma evindeki tuvalete gitti elini yüzünü yıkamaya. Su çok soğuk olduğu için parmak uçlarını ıslatıp göz kapaklarındaki çapakları temizlemeye başladı. Daha sonra önce annesinin sonrada kardeşlerinin odasına baktı. Kardeşlerinin odasına baktığında üstlerinin açık olduğunu görüp üşümemeleri için bir çırpıda üstlerini örtü verdi. Ev soğuktu, akşamdan bıraktıkları kömür sobası sönmüştü. Hemen sobaya yaklaşıp küllerini temizledi. Önceden kırmış olduğu odunları alıp sobayı yakmaya uğraşıyordu. Birden kirlenen elleri gözünün önüne geldi. Ellerini yine soğuk suyla yıkayacak olması biraz olsun onu üşengeçleştiriyordu. Sobayı yakıp evin o soğukluğunu kırdıktan sonra odasına dönerek üstünü değiştirmeye gitmişti. Öyle bir ne giyecem karamsarlığı da yoktu. Zaten topu topu üç beş kıyafeti vardı annesinin her seferinde yamaladığı. Dün giydiği kıyafetleri tekrardan giydi söküğüne yırtığına aldırış etmeden. Kapıya doğru yönelerek ayakkabılarını giymeye başladığı sırada daha önce ısıtması için içine koyduğu gazete kağıtlarının ıslanmış olduğunu fark etti. Onları çıkarıp yeni gazete kağıdı koymak istiyordu fakat evdeki son gazete kağıtlarını sobayı yakmak için kullandığını hatırlayıp tatlı bir tebessümle ayakkabılarını giyip gözlerinin parlaklığı ile dışarıya doğru yürümeye başladı.

Hava iyiden iyiye aydınlamaya başlamıştı. Ezan sesleri yolda yürürken kulaklarında çınlıyordu. Her sabahki gibi sırasıyla mahallesindeki esnaflara selam vererek yürüyordu soğuğa aldırış etmeden. İsyanı yoktu hiçbir şeye. Hayat yine de devam ediyordu onun için iyisiyle kötüsüyle. En ufak şeylerden mutlu olmayı becerebiliyordu. Kendi yaşıtlarını gördükçe sadece içinde ufak bir buruklukla öylece gülümseyerek geçi veriyordu. Yaşıtları okurken o erken yaşta hayata atılmış ailesine bakmak zorundaydı. Hayat belkide sınıyordu çocuğu.

Çocuk tamirci çırağıydı, kalfa olmasına usta olmasına daha yıllar seneler vardı. Belki de isteyerek yapmıyordu bu mesleği ama yine de severek yapıyordu çalıştığı işi. Sonuçta yemek yediği kaba sıçacak bir çocuk değildi. Ahmetti çocuğun adı ve nice Ahmetler var bu şekilde yaşamaya çalışan. Birileri mutluyken birileri hep mutsuzdur, birileri aç yatarken birileri hep tok yatar. Birileri yarını düşünürken birilerinin yarından haberi bile yoktur. Hayat işte….

7 yorum:

  1. justreal ; arada yazım hataları var. Hızlı bir baskı oldu sanırsam ?

    YanıtlaSil
  2. justreal; Nasıl bir hızla onay verdin anlamadım.İnsan görücüye böyle mi çıkar ? neyse sen devam et. Ben kıl,kılçık bulur söylerim :)

    YanıtlaSil
  3. Şans eseri gördüm öyle. Sen de devam et bakalım kıl kılçığa

    YanıtlaSil
  4. Adeletini mikeyim dünya...

    YanıtlaSil
  5. ilk kez okuyorum seni, devamı gelir bundan sonra

    YanıtlaSil