18 Aralık 2012 Salı

Tecavüz Edenler Hep Unutamadıklarımız




Bazen canımızı acıtacağını bile bile gidene gitme kal deriz. Bu sevginin başka bir hali olsa gerek. Onunla birlikte iken üzüleceğimizi bilsek bile kalması için elimizden ne geliyorsa yaparız. Kendimize sunduğumuz en büyük sadistliğimiz olsa gerek bu durum. Aslına bakarsan bu durum bencilliğimizin ta kendisi. Mutlu olmayı bir ihtimal diye nitelendirip o duyduğumuz üzüntünün ardından sanki her şey çok güzel olacakmış gibi kandırırız kendimizi. Boşuna balık baştan kokar dememişler. O gittiğinde her şey eksik ve yarım kalacak sanırız bir zaman, hani ne yapacam ne edecem moduna gireriz. Aslında dünyanın sonu değil tabiî ki bu durum, ama o an bunu düşünecek göt yok maalesef hiç birimizde. Elbet geçecek her şey, koya koya dokuna dokuna her biri geçip gidecek, bugüne kadar neler geçmedi ki ?


Önce yokluğu ile bir boşluğa girecez, alışkanlıklarımızdan doğan özlemler sarıcak dört bir yanımız, yastığa başımızı koyduğumuz zaman ilk aklımıza gelen o olacak uyandığımızda da tabi. Kimi zaman bir göz yaşı dökücez, resmine bakıp içlenecez keşke gitmeseydi diye, bir sağa bir sola dönüp duracaz o yatakta. Yatak bile dar gelirken umutlart, hayaller ve özlemler tecavüz edecek ruhumuza, ama geçecek. Bazen koya koya geçecek bazen de tereyağından kıl çeker gibi, ama geçecek. Neler geçmedi ki ?


Zaman ilerledikçe o yaşadığımız tüm duyguları yok etmiş olacağız. Belki hiç hartırlamayacaz yaşadıklarımız duyduğumuz özlemleri. Aklımıza geldiğinde bir tebessüm savuracaz. Neleri unutmadık ki bu hayatta, ölen babamızı yada annemizi, bir anda ç.ekip giden dost sandığımız insanları ya aklınıza gelebilecek kimler var ki ? Hadi bir düşünün vazgeçemem dediğiniz insanları hangi biri aklınızda ki ? Herşey zamanla geçiyor ve geçecekte, o çok sevdiğiniz uğruna ölürüm diyip sıkıtığınız palavraların hepsi bir bir geçiyor. Hayat bu ve böyle olmak zorunda, bir şekilde devam etmeli edecekte.

Bu yazdıklarıma katılırsınız yada katılmazsınız inanın o sizin sorununuz. Söylediğim şeyler dilde kolay olsa da kimine icraatta zordur kimdilir. Ama her şey geçiyor, unutamayacağınız hiçbir kimse yok bu hayatta, ve üzüldüğünüz her an hayatınızdan çaldığınız zaman dilimi. Gül eğlen ye iç sıç ne bok yersen ye ama mutlu olmak için her daim bir nedeniniz olsun…

14 Aralık 2012 Cuma

Yalanıma Sokayım




Yalnızlık kötüdür diyorlar, tamam arada kötü yanlarıda çıkıyor çıkmıyor değil ama, düşünsene kafan rahat eve geliyorsun ayaklarını uzatıp dinleniyorsun. Niye aramadın niye msj atmadın niye gelmedin gibi vırvırlar yok. Yatağa istediğin gibi yayıl, niye onunla konuştun o kim gibi soruların tecavüzüne maruz kalmıyorsun. İstediğinle dışarı çıkıp istediğin kadar konuşup i,stediğince eğüelenebiliyorsun. Sonra efendim yalnızlık kötü. Neresi kötü yahu ? Sonunda ayrılacakmıyız kaygısı yok, mutsuz olacakmıyız korkusu yok, öyle gece yatmadan msjlar sabah uyanınca msjlar yok. Yok biz ne zaman tanıştık yok doğum günüm ne zamandı bilmem ne soruları yok. Beni seviyormusun gibi aptal aptal sorularda yok. Soru üstüne sorulara maruz kalmakta yok. Özgürsün işte daha ne istiyorsun. Sonra yok efendim yalnızlık kötü. Kaşıntım var demiyorda, rahatlık battı demiyorda yalnızlık kötü diyor gerizekalı.


Yalanımı sikeyim ben bile inanmadım bunlara. Yalnızlık kötü!!!!

13 Aralık 2012 Perşembe

PİÇ !



Sonra bir başkası olursun, hani tanımadığın daha önce hiç denk gelmediğin biri. Aynaya baktığında gördüğün kendin bile olsan, içindeki kişi sen değilsindir artık. Yaptığın şeylere bir anlam veremezsin, kendini sorulara mahkum eder işin içinden çıkmaya çalıştıkça bir bataklık gibi daha da derine batmaya başlarsın. Durumu düzeltmeye çalıştıkça daha çok yanlışlara maruz kalırsın. Hani derler ya her iki ucu da boklu değnek, işte tamamen öyle bir durum buda. Neden veya nasıl olduğu bilinmeyen kendiliğinden gelen ve yerleşip seni bambaşka biri yapan bir durum. Hani peşin konuşup ta tükürdüğünü yalarsın ya, hani büyük sözler söyleyip, o sözlerin altında tecavüze uğrarsın ya he işte durum bundan ibarettir. Kendini kandırma zamanın geçmiş gerçeklerle yüzleşme vaktindir. Sen olduğunu sandığın kişi bir başka kişiliğe bürünmüştür. Bu da sana kendinin oynadığı en kazık oyundur.


Bir ben değilim
Ötekide sen değilsin
Aslında biz kimiz ki
O bu şu
Fark eden hiç bir şey yok
Kişiliğini kaybetmiş yeni bir kişiliğe merhaba diyenleriz
Belki de olmak istediğimiz kişi
Kandırılan kim
Sen
Senli benli onlu bunlu
Fark eden hiç bir şey yok
Soluğu aldığımız yeni bir ruh
Hayat adil değil dediğimiz kandırık sözler
Sözlerin sonunda bencillikler
Bencilliklerin hepsi piç
Piç kim
Sen
Bir evlat gibi büyüttüğümüz bencillikler
Mutlu olmayı isteyerek yaptırdığımız heykeller
Bencilliklerin anası
Babası kayıp
Kayıplar içinde bir beden arayan tek bir çocuk
Piç
Piç olmuş hayatların evladı
Namuslu sözlerin en namussuzu
Bir piç doğar bedende
Ne sen farkındasındır
Nede bir başkası
El salla çocuk
Piç olmuş bencilliklere
Yada tek bir işaret koyuver
Piç olmaya yüz tutmuş insanlara

9 Aralık 2012 Pazar

Misket Oynayalım mı ?



     Susmanın bedeli ağırdır çoğu zaman, gidene kal diyememek, söyleyeceği binlerce şey olmasına rağmen söyleyememek, attıkça içine atmak. Büyük bir yüktür susana, o küçücük yüreğine tıka basa doldurduğu kelimelerin yükü fazladır. Ne zaman haykırmak istese içindekileri, ya kelime bulamaz yada söyleyeceği her bir söz anlamına kavuşmaz. O an en büyük kaçış yine susmaktır O’nun için.


     Kaçmakta işe yaramaz ki ! Nereden bile bilirsin ki gece olduğunda yalnız kalıp salya sümük olacağını, aklının dört bir köşesinde binlerce düşünceler olacağını. İşine gelmez çoğu zaman bunların olacağını bilmek, lay lay lom geçen bir günün ardından geceyle başlayan karanlığın bir parçası olacağını, işine gelmediği için gündüz ki sahte gülüşmelerle tamamlarsın güneşin verdiği ışıkta. Sabahları sahte bir günaydın, öğle yemeğinde arkadaşların arasında yapmacık gülüşlerin, ama gece olduğunda seni senden alan o mahkumiyet. Bak buda öteki yüzün işte, hani görmek istemediğimiz, hani yaşamak istemediğimiz diğer yüzümüz. Oysa çocukken bir şeker yada oyuncak için ağlardık. Bilemezdik insanların hayallerimizin içine gireceğini, yürek denen et parçasını dört bir koldan saracağını. Bilemezdik tabi göz yaşlarımıza sebep olacağını. Bizim için önemli olan mahalle maçlarıydı yada oynanan misket oyunları. Hani derler ya büyüdükçe kirlendi hayat diye, yok öyle bir dünya hayat hep kirliydi, biz farkında değildik oyunlardan fırsat bulamadığımız için. Aşk meşk hikaye yalan nereden bileceksin aşkı sevgiyi seni mahvedeni,  seni ilgilendiren kaç tane misket topladığın yada kaç tane gol attığın.




     İnsan nereden bile bilir ki büyüdüğünde yürek denen et parçasının bir kerhane olabileceğini ? Birilerinin gelip ruhuna, kalbine, beynine tecavüz edip siktirolup gideceğini nereden bilebilir ki ? Dimi hiç büyümeseydik ve bizi ilgilendiren şeyin sadece sabah uyanınca bugün hangi oyunları oynayacak olmamız olsaydı. Sanırım çocukken çok oyun oynadık sokakta hayata aldırmadan umursamadan. Sanırım şimdi sıra onda.


     Hoş geldin çocuk bak sende büyüdün….

5 Aralık 2012 Çarşamba

Mutlu Olmak İçin Tecavüz Serbest




     Sana boş gelmez kimse, kafada unutamadıkları geçmişte bıraktığı bir sürü yaralılarla dolu vaziyette gelir. Yüreğinden silip atamadığı birileri ile tecavüze uğramış ruhu ile, bir başkasına sunduğu bedeni ile gelir. Bir boşluk doldurmadır bu kimi zaman, bazen de kanayan yarasına bir pansuman olarak görürler seni. Amaçları bir öncekini unutmaktır, unutturursan ne ala unutturamazsan sana sunduğu bedeni yanında kar kalır. Her birimiz birilerinin kirlettiği bedenleri taşımakta değimliyiz zaten ?



     Aşk kendi çıkarları doğrultusunda yapılan bencilliklerin ta kendisidir. Mutlu olmak için birini seçer ve mutlu olduğumuz ne varsa yapmak isteriz. Sonra da bunun adını aşk diye koyup kandırır dururuz kendimizi. Hayatımıza giren her bir insanla aynı şeyleri yaşar dururuz bir öncekinde olduğu gibi. Telefon görüşmeleri, seni seviyorumlar, aşkım cicimler, sex, bir yerlere gidip gezilen yerler vs. vs. yaptığımız her şey aynı aslında. Birilerine bunu desen "ama yaşatılan duygular farklı" der. Her gün pilav yersen ilkinden sonrakiler kabak tadı vermez mi ? Ama pardon! Sen aşıksın özür dilerim. Kandır kendini nereye kadar kandırabiliyorsan kandır. Bana vazife değil mutlu olmak için kandırılmak gerekiyorsa dükkan senin buyur.



     Aşk dediğiniz şey iki bencilin bir araya gelip mutlu olduğu şeyleri yapmasından ibarettir…. Birileri gelir ve zevki bitene kadar ruhuna tecavüz edip durur, olay budur….

18 Kasım 2012 Pazar

Şerefsizin Sevdası



Sonra sen yoktun, benim duyduğum duygulardan başka hiçbir şey yoktu aslında. Küfürler savurup dururdum çoğu zaman, saçma sapan anlamsız bakışlar eşliğinde. Bazen konuşmak istediklerimi yutardım, dalgalar eşliğinde. Bazen ben deniz olurdum bazen de o yutulan kelimelerden bir kaçı. Ama sen olamazdın bir araya gelemediğimiz yap bozlar gibi. Bin bir parça arasında yan yana gelmeyi bekleyen o ufak ama birbirini tamamlayan parçalar gibi.

Sen susardın çoğu zaman ben konuştukça, söylediklerimin nereden geldiğini anlamamakta ısrarcı olduğun kadar ısrarla söyledim söyleyebildiğim kadar. Hani bir varmış bir yokmuş gibi başlayan masallar gibi. Bende çoğu zaman varla yok arasında gidip gelirdim gözlerine bakarken. Bazen umursamazca davranır bazen de umursadığımı belli ederdim. Sen farkında olmazdın bunların, senin için sıradan biri olmamın kanıtlarından biriydi bu. Arkadaş rolü oynamanın aslında en büyük ödüllere tekabül etmesi gerekirken elde kalan bir sigara eşliğinde dökülen göz yaşlarıydı. Neyine vurulduğunu bilmeden sürüp giden bi başlangıç ve sonu olmayan bir şey bu isimlendiremediğim.



Hayat mı kahpe yoksa hayatı kahpe yapan mı bizleriz. Bir ses bir dokunuştan eksik sürdürdüğümüz hayatın bize oynadığı oyunlardan biri mi yoksa bu. Yada bizim seçimlerimiz mi kolaya kaçıp hayatı suçlamak. Yoksa kahpe olan bizlermiyiz.



Şerefsizin sevdası bu
Şerefsizce seven, karşılık beklemeyen
Piç olmuş duygularının sahibini arayan
Bir gün çıkıp gelmeni beklerken ölen
Diri diri gömülen
Ya gelip yarım bıraktığını temizle
Yada al götür diye söylemeye korkan
Şerefsizin piç sevdası
Duygular öksüz ve yetim
Geride kalan bir tek göz yaşı
Ya sil ya öldür…

8 Kasım 2012 Perşembe

Ya Sonra Ne Oldu ?



Meğer ne yalanlara kanıp durmuşuz
İçinde aradığımız gerçekleri kaybederken
Niye diye sormak haksızlık olurdu yalanlara
Elbet bir gün gerçek çıkardı gün yüzüne
Tutardı ellerimden uzaklara götürürken
Elbet çıkardı karanlıklar bir gün aydınlığa
Rüyadan uyanırcasına
Üfleyince geçecek sandığımız yaralar gibi
Neresinden tutsak elimizde kalacak gibi


Kadın cebinden çıkarıp bir sigara yaktı derin bir nefes çekerek. Gözü uzaklara dalıyordu beklide farkında olmadan. Umutları vardı, yanından eksik etmediği korkularıyla beraber. Belki bir gün, bir gün diyerek başladığı kelimeleri vardı. Bir nefes daha çekti sigarasından, rüzgarda uçuşan saçlarına aldırmadan. Üşüyordu besbelli, bir eli ceketinin cebindeydi, yerde yem arayan kuşlara bakıyordu. Kim bilir aklından o an neler geçiyordu. Bense sadece öyle izliyordum masumluğunu. Uzun saçları, beni benden alan gözleri vardı. Yüzünde masumluğu anlatacak her bir delil ve düşünceleri.



Defalarca aklımdan yanına gidip tanışmayı bile düşündüm. Ama her defasında masumluğunu bozmaktan korktuğum için cesaret edemedim. Onu öylece izlemek büyük bir mutluluk veriyordu bana. Hani bir ressamın tablosuna baktıkça o tablodan çeşit çeşit duygular çıkarırsın ya işte bendeki de öyle bir şeydi. Belki de başka insanlar da bakıyordu ona ve izliyordu, ama her insanın duyduğu duygu başka oluyordu.



Kendi kendime mırıldanırken her gün bu saatte buraya gelmeye karar vermiştim. Kim bilir belki bir gün konuşabilirdik. Belki de konuştuğumda büyüsü bozulacaktı her şeyin. Bunu göze almayı aslında hiç mi hiç istemiyordum. İnsanın ne yapacağını bilmemesi gerçekten kötü bir durum.



Kadın oturduğu yerden kalkıp yürümeye başlamıştı sigarasını bitirdikten sonra. Elleri cebinde kafası aşağıda yürüyordu. Düşündüğü bir şeyler vardı besbelli. Keşke elimden gelen bir şeyler olsaydı onun gülen yüzünü görmek için. Bencillikti beklide bu. Yürürken önüne gelen kediyi görünce duraksadı, sanki bir tebessüm için ona ihtiyacı vardı. Kedi de hiç kaçmıyordu, birkaç saniye öylece baktılar birbirlerine. Kadın eğilerek kediyi çağırmaya başladı. Kedide sanki kırk yıllık sahibiymiş gibi kadının uzattığı ele gitti. O an o kedinin yerinde olmayı çok istemiştim. Kediyi severken kendinden geçmişti kadın o an dünya umurunda değildi sanki. Çok güzel gülüyordu, ses tonu çok farklıydı, içten gelen bir sesti. Belki de insanlardan göremediği sevgiyi o an onda görmüştü. Ama ben o anın bitmesini hiç mi hiç istemiyordum. Onu izlemek çok sevdiğin bir filmi hiç sıkılmadan bunalmadan defalarca izlemek gibi bir şeydi. Aslında kediyi bahane ederek gidebilirdim yanlarına. Nedense bunu da yapamadım. Bir yanım çok isterken diğer yanım frenliyordu beni. Kadın kediyi öpe koklaya sevdikten sonra bırakıp yoluna devam etti arada arkasına bakıp kedinin ne yapacağını merak ede ede.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Hayattan Cevap; Yavşak Olan Ben Değilim Yavşak Olan Sizin Seçimleriniz




Bir dilencinin “Allah seni sevdiğine kavuştursun” dediği kadar sahte ve sömürgendi hayat. Sahi suçlu olan hayatmıdır yoksa biz kolaya kaçıp kendi hatalarımızı, kendi seçimlerimizin olumsuzluklarını ne hikmetse hep hayata mı satarız. Kolaya kaçmak insan yapısında yüksek oranda mevcut zaten armut piş ağzıma düş hesabı. Bize göre hep biz haklıyız ne hikmetse, karşımızdaki insanlardır suçlu olan. Oysaki bizim seçimlerimiz sonucundadır karşılaştığımız olumsuzluklar. İnsanız işte, fazlada bir şey beklememek şaşırmamak lazım. Düşünsenize üzerine kuş pisledi diye gidip milli piyango yada şans oyunu oynayan tipleriz. Kafamız kuş sıçsın hadi milli piyangoya şanslıyım diyip alırız hemen bir bilet. Yada en çok ağzımıza sıçanları severiz. Sanırım kendimize karşı biraz sadistliğimiz var. Nerede acı çektiren biri var gider onu buluruz. İlk başta her şey güzel gider, sonra sonra koymaya başlar ve iş işten geçmiştir maalesef. Sonra üzülür kahroluruz ağladıkça ağlarız salya sümük. Ulen gerizekalı sevinsene ne bok yemeye ağlıyorsun. Kurtuldun işte üzecek biri yok seni. Yok ben onunla şunu yaşamıştım bunu yaşamıştım o bana şöyle derdi yok burada çay içmiştik bilmem ne daha bir sürü örnek verebilirim. Tamam yaşadın yaşadığını sömürdünüz ikinizde biribirinizi sömürebildiğiniz kadar. Olmuyorsa zorlama, zorlamanın bir alemi yok.

Birde geri döner umuduyla bakarız, ya ararsa keşke arasa keşke barışsak. Yahu güldürmeyin beni, bu olay aynen şöyle bir şeye benziyor. “Eski sevgiliye geri dönmek banyo yaptıktan sonra yine kirli donu giymek gibi bir şey” Tamam çok sevmiş olabilirsin güzel şeylerde yaşamış olabilirsin ama işte yaşadın ve bitti. Artık tüketecek sömürecek bir şeyiniz kalmamış birbirinizden, hayat devam ediyor gülebildiğin kadar gülüp mutlu olabildiğin kadar mutlu olup hayatına devam edeceksin. Bırak geçmişi bak hayat sana neler çıkaracak iyi yada kötü. Aslında hayat çıkarmayacak senin seçimlerin çıkaracak karşına birilerini yada yaşayacaklarını. Boş yere hayatını suçlamayacaksın.

Hayata bok atanların yanında birde kader kısmetçiler var. Bunlar daha komik oluyorlar. Bi evlenemedik kader kısmet değilmiş diye avutur bu tipler kendilerini. Lan gerizekalı olmayacak duaya amin de sonra da kade3r kısmet diye üzül dur. Sen neyi sçersen hangi yolda yürümek istersen onun sonuçlarını yaşarsın yok hayat yavşak yok kader kısmet değilmiş bunlar kendini kandırmak için avutmak için kendini sığındığın yalanlardan ibaret bir şey. Karşına çıkan her şey senin seçimlerinin meyvesi. Onun için başkalarını yada elle tutulmayan şeyleri suçlaman senin kendini kandırmandan başka hiç bir şey değil canım. Bak canım diyorum kıymetini bil.


Yazının hepsini okumasanız da olur. İşin özeti şu. Başkalarına bok atacağınıza önce kendinizin verdiği kararları sorgulayın, boş yere kader mader yok kısmet hayat diye boşuna yırtınmayın. Eğer karşı taraf bir yanlış yapmışsa bu yanlışı ona yaptıran sizsiniz. Sizin izlediğiniz yol. Hani demişler ya atalarımız “İğneyi karşı tarafa çuvaldızı kendinize batırın” diye he işte siz kendinize çuvaldızı değil koca bir demiri batırın ki neyin ne olduğunu görün.  Bi kendinize gelin lann.. Gaza geldim neyse öyle bi yazayım dedim isteyen istediğini düşünsün banane tohumunuza para mı verdim pisikolojik manyaklar :D

Saygılar Sevgiler…

25 Ekim 2012 Perşembe

+18 Şiddetli Küfür İçerir



Bir genel ev yürek denen bahçe, giren çıkan bir hayli fazla. Bir orospunun para karşılığı sattığı bedeni gibi duygular. İşini bitirip sıradaki müşteriye hoş geldin der gibi sıradaki tecavüzcü. Irzına geçip duruyorlar her daim. Biri geliyor biri gidiyor. Zaman kavramı yok yediğin her şey KDV ye dahil. Hayat gibi yaşanılan her şey gibi. Biri gelir bir zaman hayatının amına koyar ve sonra arkasına bile bakmadan siktir olur gider. Sen ise tecavüzcünün arkasından baka kalırsın bedeninin içindeki piç doğan duygularınla. Sıradaki gelene kadar büyütürsün o içinde kalanları. Bazen bir şarkı sıçar ağzına bazende gittiğiniz yerlerdeki o anımsatıcı maddeler. Amına koyim dersin yakarsın bir sigara, ha ağladın ha ağlayacaksın tutarsın kendini uzaklara dalarsın, yanındaki arkadaşının dürtmesiyle dönersin dünyaya. Hadi gözün aydın nur topu gibi bir piç mazin daha oldu.



Kimse isteyerek küfür etmez aslında hep küfür ettiren bir orospuçocuğu hayatımızda mevcuttur her birimizin. Anasının bir günahı olmasada onun adı orospuçocuğudur vurgu yaparsak. Piç duyguları boşaltmanın da başka bir yoludur küfür etmek.



Hepimizin mazisinde yokmudur bir orospu yada orospuçocuğu. Ben cevaplayayım evet var!!! Kendinizi boş yere kandırmayın yok diye. Yalandan evet her şey güzeldi ayrılsakta diyip kendinizi kandırdığınız bir hikaye yok mu ? Hadi geç aynanın karşısına ve sor kendine. En azından 3 kere bir orospuçocuğu sözü çıkacaktır. Bahse girmiyorum bu konuda bu 4-5 te olabilir. Küfür edin içinizden geldiği sürece engel koymadan. İnanın rahatlatacak sizi. Şimdiki insana bile küfür edebilirsiniz peşin peşin. Şimdiki aşkınız nasılsa ileride bir orospuçocuğu 0olacak. Genelleme yapmıyorum eğer yapsaydım bende bir başkasına göre orospuçocuğu olabilirdim. Nasılsa biz hep haklıyız bizim bir günahımız suçumuz yok, suçluda haksız da hep karşı taraf nasılsa. İşte buna koca bir hasiktir demekte benim boynumun borcu olsun. Aslında kandırdığımız hep kendimiz, kimi zaman mutluluk oyunları roller yalandan gülümsemeler ve iyiyim sözü. Hadi oradan demek istiyorum müsadenizle.



Aslında hayat yaşadığımız her şeyden pişman olmamaktır. Dürüstçe kendini kandırmadan sağlam adımlarla ilerlemektir. Her ne kadar hayat orospu olsada koyabildiğince koymaktır sırf yenileceğini düşünen insanlara inat….

20 Ekim 2012 Cumartesi

Alışmış Götte Don Durmaz Gibi Bazen Hayat




Unutmadık. biliyorum. hiçbirimizin hafızasından silinmedi olanlar. gündelik hayatın içinde, hepimizin güçlü olmaktan yorulduğu, duygularının adeta ağrıdığı, kalbinin sıkıştığı anlar var. bazen bir şarkı, bazen bir manzara, bazen sokakta yürürken bize ellerindeki gülleri uzatan bir çingene, vitrinin önünden geçtiğimiz bir gelinlikçi, "Allah sevdiğine kavuştursun be abla-abi" diyen dilenci, uzun zamandır almaya cesaret edemediğimiz sinema bileti, iki sevgilinin yanımızdan el ele geçip gitmesi... hatırlatır! kanatır, zar zor durdurduğumuz, kapatmaya çalıştığımız, sakladığımız bir yarayı. kendimizi üzerinden arabaların, tırların, otobüslerin geçtiği işlek bir otoban gibi hissederiz, gıkımız çıkmaz.

Unutmadık, hiçbirimiz unutmadık onları. biliyorum. bir gülümseseler yüzümüze, kıyamet bile kopsa, istifimizi bozmadan oturup izleyeceğiz, yeminle... bir adım atsalar bize doğru, ateşin üstünde yalın ayak koşarak gideceğiz onlara. böyle sevdik biz. ellerini tutarken bile, titredi parmaklarımız, öyle heyecanlanıyorduk ki kalbimiz yerinden çıkacak gibi oluyordu. hep içimizde bir kaybetme korkusu, bir yitirme endişesi, derin bir ürperti oldu. sadece bir isim, bir insan bir anda çıkıp oluvermişti bütün hayatımızın özeti. nasıl unutulur ki? unutmadık. asla! o gidenler, bir tümör gibi kaldı; zihnimizin hiçbir cerrahi operasyonla ulaşılmayacak bir bölgesinde. düşündükçe, içimiz acıyor.


Hani derler ya her şeyden bir ders çıkarmak...güneş'i, ay'ı biliyorduk. şunu da sonradan öğrendik;bazen insan da tutulur.ve geçmez bu .......

16 Ekim 2012 Salı

Her Gece Bir Tecavüzdür Aslında Ruha Yapılan



Söyleyemezsin öyle her içinden geleni, kelimeler sus pus olur içinde patlarcasına. Anlatamazsın, anlatacak tek bir herif yada kadın bulamazsın onlarca insan içinde. Seni anlayacak tek bir varlık yoktur boş duvarlardan başka. İçinde biriktikçe birikmeye başlar günlerce, kalabalıklar bile sessiz sakin ortamlara dönüşmeye başlar. Etrafında gördüğün herkes, herkes değildir artık, havada uçuşan sinekler gibi yada kuşlar gibi. Hani yakından bir kuş sesi duyarsın sesi hoş ve güzeildir, ama nereye bakarsan bak göremezsin onca çabaya karşı. Hayatta bazen böyledir işte, arayıp bulamadıklarından ibarettir.



İçinde birikenler zamanla büyük bir yük olmaya başlar. Geceleri yastığa başını koyduğunda fonda çalan o şarkı eşliğinde ritim tutarak salmaya başlarsın fazlalıkları yastığını ıslatarak. Bazen saçma sapan düşünceler gelir ve sen ne oluyor diye silkelenir silkelenmez hemen fazlalıkları atmaya geri dönersin. Uyku haramdır bu saatten sonra, uyumaya çalıştıkça aklına takılan onlarca şeylerin tecavüzüne uğramaya başlarsın. Sağa yada sola dönmen hiç bir şey ifade etmeyecektir. Sen istemedikçe, sen kaçtıkça beynini yoranlar peşini bırakmayacaktır. Ama bir şekilde saatler sonra uykuya yenik düşeceksin her şeye rağmen.



Sabah olup uyandığında boş bakışlarla aptal aptal odanın içindeki nesnelere bakacaksın. Bi an neredeyim ve burada ne yapıyorum diye düşüneceksin. Aya kalktığında adımlarını sayacaksın yüzünü yıkamaya gidene kadar. Her şey boş ve anlamsız gelecek. Belki niye dünyaya geldiğini soracaksın kendine. Bir cevap bulamadan iki elinin arasındaki suyu yüzüne çarptığında ve kendine geldiğinde anlayacaksın nerede olduğunu. Günaydın yine sabah oldu ve her sabahın bir gecesi de olacak. Bu geceyi düşünmeden yine başına neler gelecek diye rutin ve kalabalık içerisindeki yalnızlığına ve yapmacık konuşmalar ve gülüşmeler içinde gecenin karanlığına bir karabasan gibi hazır ve nazır olacaksın.





Gündüz yaşadığı her şeyin tecavüzüne ne yazık ki gece uğrar insan… C.C.K.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Saçmalayabildiğimin Kanıtıdır





İnsan zamanla yitiriyor duygu denen hisleri. Birine aşık olmak çok uzaklarda olan bir adayı bulmak gibi gelebiliyor insana. Çıkılan gemi yolculuğunda uçsuz bucaksız okyanusun içinde ufacık bir şey nolarak kalıyor insan, kalabalıklar içinde tek başına gibi eğer hayatla karşılaştırırsak bunu.



Uzun zamandır yazmıyordum birşeyler, vakit bulamadığımdan dolayı. Kendime ayıracak bir şey bulamıyordum, monotonluğun dibine demir atmış bir gemi gibi. Ama beni,mde herkes gibi akşama dair yani mesai bitiminden sonra planlarım oluyordu yapamadığım, bi hevesle akşamı beklerken günün sonunda koltukta uyuya kaldığım. Kimi zamanlarda ise insanlarla vakit geçirme konuşma kotamı doldurmuş olduğumdan dışarıya bile çıkasım gelmiyordu. İçime kapanmıştım, dışarıya vuramadığım enerjiyi Cuma günleri top peşinde harcıyordum. Memnundum hayatımdan yaşadığım ve başımdan geçen olaylara rağmen.



Hayatın bizlere sunacağı çok seçenekli olaylar var ki her biri birbirinden farklılıklar içeriyor. Kimileri bunların altında ezilirken kimilerimizde kahkahalarla gülüp geçiyoruz herşeye. Kişilerle alakalı durumlar tabi bunlar. Herkesin derdi kendine büyük oluyor. Aslında benim yazmak istediğim şey yalnızlşıkla ilgili şeylerdi, konuyu biyerde bağlayacaktım yalnızlığa ama silinip gittiler çoktan. İşin özetini isterseniz özetle şunu diyebilirim. Yalnızlık çokta kötü bir şey değil, en azından kendin için birşeyleri çekinmeden birileri bişey dermi demez mi muhabbeti olmadan daha içtenlikle yapabiliyorsun. Evdeysen evdesin yada içiyorsan içiyorsun istersen başka şeylerde yap ama orasını ben söylemim herkes kendince yorumlasın işte o kısmı.



Buraya kadar bu yazdıklarımın hepsini okudum, bu kendi yazımı okuduğum 3 yada 4 ttür fazlası yoktur ve yine hiç bişey anlamadım. Siz anladıysanız ruh halimi banada söylersiniz umarım. Tv de yada nette bir şey olmadığı için yazmak istedim ve yazdım zaten bi mesaj yada başka bişey yok bunun içinde. O değil bakmadan da yazabiliyorum çoğu zaman klavyede bugün bunu anladım askerlikteki yazıcılıktan kalan bişey heralde. Cümleden sonra gülücük işareti gelecekti bu arada. Neyse bi cacık çıkmaz daha bu yazıdan kafamda başka şeyler var dolu dolu artık başka şeylere yer yok uzun bi süre. Daha fazla sıçmadan noktalıytorum bu yazıyı yoksa sıvamak zorunda kalacam yada sıvadım haberim yok….

2 Eylül 2012 Pazar



Böl bir daha tam ortasından kalbimi.
Ve git.Ne de olsa alışkınsın beni eksik bırakmaya.
Kaçmayı bilmez ruhum, bekler.
Yeri ve mekânı hiç olmadı.
Bir kalpte tam işgali de.
Yarım yamalak sevdaların adamıyım ben.
Acının esiridir ruhum, tutsaktır.
Müsaittir her sevdanın içinde kendini bir iple,Bir kutu ilaçla yok etmeye çabalamaya.
Peşinden bakmanın yarattığı his tanıdıktır.
Sonra ağlamak, bira şişelerinin içinde bir insan yaratmak,Bunlar hep aynıdır ki, aynı acıyı verir vücuduma.
Bak, elimde bir kibrit kutusu,Çöplerinden benzetme yapıyorum.
Her biri bir insan, bir kalp oluyor.
Bir tanesini alıyorum, yakıyorum.
Diğerlerinin üzerine bırakıyorum,Hepsi yanıyor, kül oluyor.
Ruhum biliyorum bu sevdalar organize.
Kaçarsan, sığınabilirsen bir başka ruhun içine kurtulursun.
Yok kaçamazsan, bir bir gelirler kapına eski esaretler.
Sorgularlar seni sabahlara kadar.
Saçma bir özlemek olur hayali suretler.
Hangisiydi dersin en çok acıyı bırakan.
Hepsinin bileşkesi olur cevabı.
Kansız olur hezeyanlar.
Psikiyatrik inceleme ister başından sonuna bu nöbetler.
Bilmezsin ki eksik yanını.
Devam etmeye çalışırsın gündelik yaşantına.
Tok çıkar sesin tanıdık, tanımadık herkese.
Sonra olur olmaz sinir yapar, ottan-boktan sebepler.İncelenmesi gerekir bu durumun ve tedavi edilmesi,
Bilmezsin.
Alkol olur ilacın.
Dozunu tutturamazsan soluğu hastanede alırsın.
Başından sonuna dipsizliktir gidip de geri dönmeyenler.
Ölüm denilmiştir çoğu kez, çok kişi tarafından aynı duruma.
Kötü, hatta biraz daha ötesinde berbat…Aciz bırakır insanı.
Tek tek yolunduğunu hissedersin tüylerinin.
Yaşlılık dem vurur zannedersin daha çok genç olan bedenine.
Kaygısız kalamazsın da, sorumsuzluk olur her şeyinin içinde.
Çok soru sorarsın, cevapsız kalırsın.
Türkçe veya başka lisanda tanımlanmamıştır bu acı.
Merkezi aşk yerleştirmesi, peşinden gelen acil servis travmaları,
Serumlu, serumsuz, bazen sohbetli tedaviler alt etmez ya bu hastalığı;
Kadınlarda ararsın acının tedavisini.
Atarsın kendini hiç tanımadığın vücutların yumuşaklığına.
Aşkı ararsın akşamdan sabaha.
Tende değildir oysaki sorun.
Bedenin bir başka vücudun içine boşalmasıyla kapanmaz bu yaralar.
Bunu bilirsin.
Ölüm gibidir ayrılık.
Ölüm gibi.
O yüzden bekleme gidenleri, ölüler dirilmez.

10 Ağustos 2012 Cuma

Herkesin Bir Yara İzi Vardır





Gidenler bizden hep bir parça götürürler
O parçanın yerinde de derin izler kalır
Herkesin bir yara izi vardır
İnsanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi
Herkesin bir yara izi vardır
Kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan
Baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi
Bu izlerle yaşamaya alışırsın
Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin
Ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur
Acın da biraz olsun hafiflemeye başlar.


7 Ağustos 2012 Salı

Yine Sensiz Bir Sabah



Bazen sözler tükenir, söyleyecek tek bir söz bulamazsın. İçinden gelen ne varsa boğazında düğüm düğüm olur. Ne sevdiğini söyleyebilirsin, nede ona olan aşkını anlatabilirsin. Bazen çok sinirlenirsin, sinirini bile dile getiremezsin, bu durumlarda kendine zarar vermekten başka hiç bir şey yapamazsın. Susmak onun için her iki yerde de en büyük cevap olarak görülür.



Hangi birini anlatıp söyleyeceksin ki ? Gözlerini gördüğünde tutulan dilin mi, yoksa gülüşünü gördüğünde daha da hızlı çarpan kalbin mi anlatacak ona olan sevgini. Susacaksın için yana yana, gözlerin kan kusarcasına ağlarken yakacaksın bir sigara, geceleri onun hayaliyle yatarken sabahları onun varlığı ile uyanacaksın. Önce soluna bakacaksın yastığının, o orada olmayacak, bir umut soluna bakarken anlayacaksın ki ayrı yerlerde nefes alıyorsunuz. Bir günaydın mesajı bekleyeceksin bir heyecanla, geldiğinde yüzün gülecek, her şey yolunda gidecek. Sesini duyduğunda seni üzen yada strese sokan ne varsa bir tüy gibi uçup gidecek. Varlığı mutlu edecek seni, aklın başında değilken.





Uyandığımda gözlerin vardı gözlerimde
Hiç ellerini tutamadığım ellerinin hayali
Dokunamadığım yanağın vardı hiç öpemediğim
Saçların vardı ellerimle okşayamadığım kokusunu içime çekemediğim
Bir gülüşün vardı kulağımda yankısı hiç gitmeyen
Bir hayat vardı hayalinle geçip giden
O günü o anı kovalayan
Bir gün bir gün kavuşma ümidi ile sarıldığım
Bir hayat vardı yaşadığım
Sen vardın ayrı şehirlerde yaşadığım
Bir hayalim vardı
Aynı sabaha uyanmayı bekleyen
Uyandığımda günaydın aşkımla başlayan
Gülümsemeler içinde uyandığım bir sabah
Bir çocuk vardı içimde seninle büyüyen
Bir hayat vardı senden ibaret olan
Sen vardın ben vardım
Aslında hep vardık
Birbirimizden ayrı kavuşmayı bekleyen
Aynı geleceği yaşamayı hayal eden bir ben vardı
Bir el vardı ellerine kavuşmayı bekleyen
Bir çift göz vardı gözlerinde hayat bulmayı bekleyen
Bir çift dudak vardı özgürce sevdiğini haykırmayı bekleyen
Sen vardın ölmeden cenneti yaşatan…

5 Ağustos 2012 Pazar

Senin Bir Suçun Yok be Güzelim Hayat Orospu


En çokta birkaç gün sonra koyar ayrılığın acısı, ne yaptığını ettiğini bilmeden. Sokağa atılmış bi köpek yavrusu gibi herkes yabancı, herkes düşman. Sığınacak bir yer ararsın, bulduğunu sandığın her yerden kovulunca anlarsın ait olmadığın yerleri. Şapşal bakışlarla, aptal aptal hareketlerle kalabalık içinde yapa yalnızsındır. Görünmez olmuşundur artık, kimse seni görmüyordur kör olmuşlar gibi. Gideceğin tek yer o dört duvarın arasıdır, biliyorsundur, farkındasındır bu durumun. Ama bir türlü ayakların seni oraya götürmez, biliyorsundur çünkü zindan gibi bir yer olduğunu. Gittiğinde biliyorsundur yapacaklarını başına gelecekleri. Önce bir sigarayla başlayacaksın, ardına bir kadeh içki, sonra istemeden gözünden yaşlar akacak, sildikçe dinmeyen yaşlar. Sonra küfürler savuracaksın, çığlıklar atacaksın, belki bir kaç bardak kıracaksın, yada duvarlarla buluşacak yumrukların.




Birkaç saat sonra sessizliğe bürüneceksin, oturduğun yerden boş boş evdeki eşyalara bakacaksın. Musluktan damla damla akan o suyu düşüneceksin, saçmalayacaksın. Sandalyeye bakacaksın uzun uzun, sonra bir tekme atacaksın ve yerdeki halini izleyeceksin. Bir sigara daha yakacaksın peşine, küllüğünde dolmuş olan izmaritlere bakacaksın, ne çok içmişim diye hayıflanacaksın. Boş bira şişesine geçecek bakışların ağzına götüreceksin belki bir damla daha kalmıştır diye. Sonra fırlatıp onuda atacaksın. Bir köpek yavrusugibi korkak ürkek ve yapa yalnızsın artık.



Soranlara iyiym diyeceksin yalandan. Gülücükler saçacaksın bir orospu gibi etrafına çokta memnunmuşun gibi hayatından. Rutinleşecek herşey, işle ev arası mekik dokuyacaksın. Arada yürürken bi kaç göt meme göreceksin öyle bakıp güleceksin yanlarından hızla geçerken. Bir tekel bayisinden her akşam ki gibi 2 paket sigara ve 10larca bira alıp o ıssız yalnız darma dağan olan evinin yolunu tutacaksın. Ve tarih tekerrür eder gibi aynı şeyleri yaşayacaksın. Taki başka bir beden çıkana kadar karşına. Hayat işte böylede orospu, iki dk da aklını alır iki dk da aklını geri verir sana….

31 Temmuz 2012 Salı

Göte Giren Şemsiye Hiçbir Zaman Açılmadı






Sonu yoksa ve olmayacaksa bişeyin başlamak anlamsızlaşıyor bu durumda. Başlamak yada başlamamak değil mesele, hissettiğini sonuna kadar yaşamak, yada yaşadığını sanmak. Bu kadar belirsizliklerin içinde bu kadar soru işarelerinin olduğu bir durumda artık ne kadar yaşayabilirsen o kadarını yaşarsın.

Yaşamak neye göre kime göre yaşamak, bazen kendi kanında bile boğulurken insan neye göğüs gerebilir ki her durumda? Bağır çağır rahatlarsın diyorlar, yada gelip laf olsun diye neyin var diye soruyorlar. Zannediyormusun ki seni sevip düşündüklerinden soruyorlar, yok öyle bir dünya anacım. Merak o amına koyduğumu merakı, evet başladım küfürler belki de ardı arkası kesilmeyecek belki de akşam bileklerimi kesicem belki de dayanamayacam kesmeye açacam gazı sonuna kadar nefes çekip duracam. Bilmiyorum ölüm bu kadar yada sizin sandığınız kadar bana korkutucu gelmiyor. Ha orada göte girecek ha burada ne farkeder ki ?

Saçmalamak istiyorum bazen hatta bu bulunduğum durumdan çıkmamak, bir insan bir insanın hayatını ruh halini nasıl bu kadar etkileyebilir ki ? işte bunu anlamıyorum yada işime gelmiyor bilmiyorum. Belkide hüzün istiyor canım mutluluğu çok yaşadım ya hüzün istiyorum şimdi. Arap yağı bol bulunca götüne sürermiş gibi. Küfür etsem rahatlarmıyım acaba, yada bağırsam olmadı duvarları yumruklasam. Neyse ne işte öyle bir durum sonu yok başı yok hiç bir bok yok aslında bende bilmiyorum boşuna sormayın ben bile sormuyorum kendime bu durumu. Her sorduğumda aldığım sadece bir çift göz yaşı, sonra yakılan bir sigara. Ben bile bilkmezken sorumun cevabını size nasıl cevap vereyim ki ? Bişley geldi aklıma unuttum işte az önce yazarken. Bu kadar boktan bi durum işte sormayın etmeyin siktiğimi yerinde hiç birşeyi. Ne yapıyor ne ediyor neden aramadı demekten yoruldum. Ben aramadım aramıyorum bilmiyorum sebebini....

İnsanı mahveden belirsilikler mi ki acaba böyleyim ben. Yada ne başka birşey belkide bilmiyorum. Sussam içim yanıyor susmasam bana zarar, hani lan hayat kolaydı hani herşey yolunda gidecekti hani herşey istediğim gibi olacaktı. Çocuk mu avundurdunuz kimi kandırdınız siz ? Avundurma seanslarımıydı yoksa ?
Ne boksa bok işte düşünecek söyleyecek gücüm yok. Aslında yapacak hiç bir gücüm yok hiç birşeye.

Bazen tecavüz edesim var umutlarıma, yüreğime o fındık kadar beynime. Irzına geçip sabaha kadar sikmek istiyorum. Başkası geçeceğine ırzına en azından kendim ettim kendim buldum derim. Yada gidip atlasam mı biyerden. Zaten yükseklik korkusu var yere düşmeden havada geberir giderim. İşte bu kadar umutsuz bıkkın ve kötü bir durumdayım. Olmadı hiç bir zaman olmuyordu. Olmasa zorlamanın alemiy ok diye yazanın götüne de kafam girsin.

Bu yazıyı niye yazdım inanın bende bilmiyorum, kendimi rahatlatmak diyecem ama değil kendimi kandırmış olacam. Birileri okur yada okumaz yada bir yorum yapar yada yapmaz inanın hiç sikimde değil. Eskiden küfür ettiğimde özür dilerdim ama dilemiyorum da hiç birşey. Ve siktir olup gidiyorum herşeyden senden ondan bundan benden ne bilim işte herkesten.....

29 Temmuz 2012 Pazar

Uyusam Geçer mi Acaba



Birileri hep girip çıktı hayatımdan, bazıları çok şey katarken bazıları da bir çok şey götürdü. Bazıları kattıklarını mislisyle aldı bazılarıda kattıklarını bırakıp giti. Sonuçta hep birileri gelip ve gitti. Bazen aşka olan inancımı yitirdim, bazende umursamadım aşk denen şeyi. Bazen birilerini sevdim o birileri de başkalarını. Birileri beni sevdi çoğu zaman ben de başkasını. Denk gelemeyen bir sürü şey vardı aslında bunun dışında, birini sevdim o unutamadığı aşkını, birini sevdim o biride geçmişte yaşadıklarından dolayı kendi kapılarını kapattı herkese.



Aşka olan inancım kayboldu, belki çok sevdim çoğu zaman çoğu zaman üzüldüm bundan dolayı. Sevmek denen şeyi hep aşkla bir tuttular. Aşk denen şey neydi ki onlara göre? Her önüne gelene aşkım demek mi ? Hep aynı sözler söylenmez mi zaten? Sevgi sözcükleriyle başlayıp Allah belanı versinle biten milyonlarca ilişki gösterebilirim aslında size. Peki gerçek olan şey neydi ? Bardak kırıldı diye birdaha bardaktan su içmemekmiydi? Eğer mutluysan olduğun yerde eskiden yaşadıklarından dolayı korkmakmıydı ? Yaşamak varken yaşamamakmıydı ? Bir seviyorum sözcüğünü bile hissettiğin anda söyleyememekmiydi durum ?



Bunları niye yazıyorum bende bilmiyorum, aslında kafam çok karışık. Varla yok arası olacak yada olmayacak bilmiyorum, olduğunda güzel olacak yada yine sevgi sözcükleriyle başlayıp küfürlerle bitecek. Ama sevgi dediğimiz şey hissedildiğinde yaşanması gerekmiyor mu sonuç ne olursa olsun? Sev ama öldürme diyorum çoğu zaman, çoğu zamada ne olacaksa olsun yeter de diyebiliyorum. Bende bilmiyorum aslında hiçbirşeyi. Bir gülüşüyle aklımı başımdan aldığı mı yalan yoksa sevipte seviyorum diyemediğim korku mu gerçek? Bunun gibi yüzlerce soru soruyorum kendime, onunda dediği gibi bu kadar çok soru sormamam lazım belkide ama elimde değil işte. Bu belirsizlik öldürecek belki bir gün beni yaşarken.



Şu telefonu elime almamak için binbir takla atıyorum aslında, bir mesaj çekmemek yada aramamak için. Korkuyorum çünkü fevri durumlardan, sahi korkunun ecele faydası da yok değil hani ama napim işte elimde değil. Karma karışık saçmasapan bi durum. Gerçek olan ne mi ? Gerçek olan daha netleşmeyen onca şey, korkular, kaçmalar sayim mi daha ? Ben yoruldum sayarken şişirmekte istemem kafanızı.



Hep bu aşk meşk sevgi olaylarında sevdiğim dertleştiğim insanlara nasihat veririm şöyle yap böyle yap diye. Bazıları yapar ve rahatlar ama onları söylerken o insanın duygularından bi haberdarımdır sanki herşey çok kolaymış gibi şap diye olacak gibi. Kelin merhemi olsa başına sürermiş hesabı süremeden duruyorum işte başkalarına çok yararım varmış gibi. Ne yazayım ki başka düğüm düğüm olurken içimdekiler…



Bazen konuşmak istersin ama içindekileri dökemezsin kelimelere. Uzak kalmayı susmayı sus pus olmayı seçersin. Ama aklın hep ondadır, acaba ne yapıyor ne ediyor diye. Hani o yanındaki telefona belki yüzlerce kez bakarsın aradımı msj çektimi diye için içini yer yaktıkça yakarsın sigaraları ardı arkası kesilmeden. Ya zaman yanlış yada bilmiyorum, küfür etmek istiyorum yada 10 kişi toplanıp dövsün beni, yada çıkıp dışarı bilmediğim yerlere doğru saçma sapan bi şekilde yürüyeyim. Ama ben hiç birini yapmayacam yine oturacam oturduğum yerde açacam yine bi müzik dinleyip duracam saatlerce sonra bi sigara yakıcam belki müzikten sıkılıp televizyona bakıcam. Birilerine sinirlenecem belkide ama yine kendime zarar verecem ne olursa olsun. İnsan zaten başkasına değil kendine zarar verirmiş hep. Her ne olursa olsun kim ne derse desin yada demesin umurumda değil, sahi yok ya olmuyor işte neyse zıbaracam heralde yada bilmiyorum ne olacak peşin konuşmamayayım zaten ne dersem diyim olmuyor işte boş… Şimdi onun dinlediği müziği dinliyorum ve birazdan bi sigara yakacam şimdilik bu kadar sonrasına Allah kerim

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Seni Sevmek Güzel Şey



Bir insanı sevmek için yanında olması şart değildir, aynen mesafelerin anlamsızlığını yitirdiği gibi. Bir insana dokunmadan da sevebilirsin, gözlerine bakmadan mesela, gülüşünü görmeden. Sevmek nedir ki ? Aşk dediğiniz şey nedir ? Sevmek için uydurduğunuz yan yana hikayeleri mi ? Bir söz yeterli değimlidir sevmeye? Bir hareketi yada duyduğunuz gülümsemesi ? Sevmek koşulsuz olmalıdır, çıkarsız belkide sebepsiz. Artık her şey o kadar inancını yitirmiş ki bu tür şeyler imkansız gelebiliyor insanlara. Sevgi dediğiniz şey şartsız koşulsuz olmalıdır, sevmek için illa bir sebep aramadan içinden geldiği gibi hissettiğin gibi…



Bir kız vardı gülüşüne hayran kaldığım, konuşmasının beni benden aldığı. Belki hiç görmedim, dokunmadım, hissetmedim sıcaklığını ellerine dokunarak, ama sevdim. Bir et parçasını değil yüreğini sevdiğim bir kız. Makbul olan görmeden yada ortada bir sebep olmadan sevilen değimlidir ? Hani vücut ölçülerine yada güzelliğine değilde, sesine gülüşüne senin için söylediklerine aşık olamazmısın ? Sevgi dediğin zorluklara göğüs germek değilmidir ? Mesafeleri yok saymak engelleri bir kalemde silip atmak değimlidir asıl olan sevgi. Bir et parçasına değilde yüreğine duyulan şey değimlidir sevgi ?





Yanında olamadım belki
Tutamadım ellerinden
Bakamadım o güzel gözlerine
Bir sesti beni benden alan
Yüreğimden sana akan
Resimlerinden hayallere dalan
Uykusuz gecelerimin hayaliydi varoluşun
Günümün özlemiydin her bir dakika
Yokluğunda aklımı başımı toparlayamadığım sersemliğimdin çoğu zaman
Dalgınlığımdı seni özlemek
Yanında olmak isteyipte olamamak
Nefesimin yettiğince adını sayıklamak
Yastığa başımı koyduğumda hayalimdi uyku dediğiniz şey
Seni aramaktı dört bir yanda
Birilerini sana benzetip sen olmamasıydı
Seviyordum ve severken özlüyordum
Haykırıyordum çoğu zaman
Senin haberin olmadan
Ben özledim diyordum sen susuyordun
Ben seviyorum diyordum sen yine susuyordun
Sen sustukça ben daha çok ölüyordum
Bazen yaşlar akıyordu
Akanlar değerken yüreğime
Her bir damlada mühürlüyordu seni gönlüme
Hadi gücün yeterse sök, sök sökebilirsen…

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Öyle Böyle İşte

Özlediklerim var, yerine koyamadıklarım. Özleyipte gururuma yediremeyip konuşamadıklarım. Hatalarım var benim gereksiz sitemlerim, yalanlarım var benim kendimi kandırdığım. Birileri var hep sen sandığım sana koşarken sana gelemediğim yollarım var benim....









24 Temmuz 2012 Salı

Yaprak Misali Umutlar



Yaşamlarımız hep yaprak misali, tükendikçe yeniden yeşeriyor gibi. Tükenen umutlarımızın yeşermesi gibi, yada solan sararıp ayaklar altında çiğnenmiş gibi. Bazen el üstünde tutulan kıymeti bilinen, bazense elimizi yumruk yapıp o yumruğun üstüne koyulan yaprağın acaba nasıl bir ses çıkacak merakıyla acımasızca vurulması gibi hayatlarımız. Yarının ne olacağını bilmeden yaşadığımız zaman dilimleri, gerçi 1 saniye sonrası bile meçhulken günler, aylar, yıllar sonrasına kurduğumuz hayaller ve ardı arkası kesilmeyen umutlarımız.



İnsanoğlu ne için geldi dünyaya ? İbadet mi ? Sevmek sevilmek mi? Yoksa çiftleşip ürümek için mi ? Ne bok yemeye geldik ki başka bir dünyanın cehennemine ? Bir yaprak misali ayaklar altında ezilmek için mi ? Yoksa el üstünde birileri tarafından tutulmak için mi ?



Her sonbahar geldiğinde düşen yapraklar gibi düştü umutlarım
Hayallerim vardı yere göğe sığmayan
Birileri hep yıktı
Birileri ezdi geçti
Ve o birileri hep hayatımda öldü
Öldürdüğüm sinekler gibi
Yada evi basan karıncalar gibi
Yürüdüğüm yollar taşlıydı
Yürürken üzerime dökülen yaprakları vardı
İnsanların umutları gibi
Birileri vardı hep
O birileri götürdü çoğu zaman
Zaman götürdü bazende
Giden bendeydi
Kalmayacak diye endişem olmadı
Bir taraftan verip
Misliyle alanlarımla doldu
Sonbaharın ardından düşen yapraklar
İlkbaharda açacaklardı
Umutlarım gibi
Birileri alacaktı birileri ezecekti
Hayat böyle devam edecekti
Yıkıldığın yerden başlamak zor olsada olacaktı….

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Hadi Gösterin Bana Mutsuz Olup ta Hayatında Bir Sürü İnsan Olanı ?



Kendimi çok yalnız hissettiğim dönemler oldu, bugünlerde hissettiğim gibi. Yalnızlık benim için bir sevgilinin olmaması değil olmadı da hiçbir zaman. Etrafımda insanlar olması, onlarla konuşmak yada sohbet edip gülmek yalnız olmadığım anlamına da gelmiyor. Kalabalıklar içinde de insanlar çoğu zaman yalnız olabiliyor bazı durumlarda. İstediğin şeyi bilmemekle de alakalı olabilir belkide bu durum. Bazen ne aile ne arkadaşlar ne de sevgili yetmiyor olabilir. Çok özlediğimiz ve her zaman hep erkenden kaybettiğimizi düşündüğümüz sevdiğimiz insanlara da çoğu zaman özlem duyabiliyoruz. Bu insanların yerini yaşayan hiçbir canlı tutmuyor tabi. Baban öldüğünde o açığı annenle yada x bir insanla kapatamıyorsun, eksikliğini bir ömür hissediyorsun. Bazen hiç olmadık bir anda onların eksikliği dört koldan sarıp herkesin içinde seni yalnızlığa itebiliyor.



Dediğim gibi yalnızlık bir sevgilinin olmaması olmadı hiçbir zaman olmamalıda zaten. Bazen o çevrende olan ve senin sevilip sevdiğini düşündüğün kişiler bile yetersiz kalabiliyor. Hani ailenden birini bir arkadaşını sevgilini dostunu birleştirsen de o açığı kapatmak imkansız hale gelebiliyor.



Bulunduğun yerdeki duvarlar o an birer birer üstüne gelebiliyor, sigaraların ardı arkası kesilmiyor. Kimseyle ne konuşmak ne de görüşmek istiyorsun iki kelamın belini kırmak bile sana o kadar yük oluyor ki altında kalıp ezilebiliyorsun. Kimi zaman bu durumlarda yanında olmak isteyenleri harcayabiliyorsun istemeden de olsa. Yalnızlıktan kurtulmak istesen de bir bataklık gibi çırpındıkça batabiliyorsun yanında olmak isteyenleri kendinle beraber batırana kadar. Uyumayı deniyorsun olmuyor, bir müzik açıyorsun ruh haline göre o bile bir zevk vermiyor sana. Paylaşmak istemiyorsun o an içinde bulunduğun ruh halini, ve giderecek hiçbir insan oğlu yada yapacağın hiçbir hareket bu durumu karşılamıyor maalesef.



Ertesi gün çoğu zaman çıkmış oluyorsun bu durumdan. Önceki akşam ne yaptığınla yada neden böyle olduğunla alakalı hiçbir fikrin olmuyor. Belki kırdığın insanlar takılıyor aklına, eğer kırmamışsan başarmışsın bir şeyleri demek oluyor bu durum. Susuyorsun çoğu zaman kendinle baş başa kaldığında. Biri çıktığında karşına “ Bak ulan mutluyum a.q” gülümsemesi atıyorsun hiç bir şey olmamış yokmuş gibi. Ben buna istemeye istemeye orospuluk yapan hayat kadını gülüşü diyorum. Aslında şimdi uydurdum bunu ama sevdim de bu sözü.



Hayaller kuruyoruz çoğu zaman, öyle hayaller kuruyoruz ki sabah kalktığımızda o hayali gerçek bile sanabiliyoruz. Uyandığımızda evin her yerinde kurduğumuz o hayallerden bir iz bir parça bile arayabiliyoruz. İnsanın kendini kandırması o kadar kolayki o kadar basit birşeyki en ufak bi durumda bile kendimizi kandırmayı başarabiliyoruz. Yalnız kandırdığımız şeylerden sonra aklımızda soru işaretlerine maruz kalıyoruz “Acaba mı?” diyerek. Onu bile beceremiyoruz sonradan bokunu çıkararak. Kolay sadığımız şeylerin bile altında ezilip gidiyoruz.



Birileri çıkıyor sonra karşımıza bu dönem içinde. Ne kadar yanlışta olsa sarılıyoruz sarılabildiğimiz kadar. Yanlış! Hata! Bunu göremiyoruz tabi. Bütün anlamları ifade edebileceğimiz tüm güzellikleri ona yüklüyoruz karşımızdakinin kaldırabileceğini düşünerek ve en ufak bir şeyde hemen harcıyabiliyoruz sorgusuz sualsiz. Onun günahı suçu sadece karşımıza çıkıp bize inanmış olması. Hep daha fazlasını bekleyip duruyoruz, Yetmiyor yetinemiyoruz aldıkça daha çok daha çok istiyoruz. Bir yerde tıkanıyor sonra her şey. Tıkandığında ise kavgalar küfürleşmeler başlıyor. Sonra her iki tarafta olmak üzere birbirimize “Hepiniz aynısınız” diyerek bok atmaya başlıyoruz. Denize düşen yılana sarılır hesabı bu dönemlerde sarıldığımız herkes sonunda bir zehirli ısırıkla bize döneceğini ve yine tekerrür ederek başladığımız yere geri döneceğimizi anlamadığımız sürece yaktığımız sigaraların tükettiğimiz o alkollerin ardı arkası kesilmeyecek. Döktüğümüz göz yaşlarını saymıyorum bile. Hayatımızdan çaldığımız zamanı hiç söylemek istemiyorum. Birini seviyorsak kendimiz için birine aşıksak (aşka inanmıyorum) kendimiz için. Ne yaparsak yapalım iyi yada kötü sadece kendimizi düşündüğümüz için bencilliğimizden her bir yaşanan şey… Eğer biri gelip size diyorsa seni çok seviyorum diye inanmayın! Kendini mutlu etmek isteğinden başka hiç bir şey değil bu aslında…. Mutlu olduğunuz için bir başkasıylasınız, eğlendiğiniz için güldüğünüz için bir başkasıylasınız yani kendiniz için. Hadi gösterin bana mutsuz olup ta hayatında bir sürü insan olanı ?

19 Temmuz 2012 Perşembe

Biri Gelir Ağzına Sıçar ve Gider


Sonra birden O na benzeyen biri çıkar karşına. Saçları onun gibi düz ve uzun giydiği kıyafetler O nun ki gibi rengarenk, sürdüğü ojeler bile kıpkırımızı hatta o da babet giymesini seviyor. Sürdüğü kokudan hiç bahsetmiyecem bile. Bu kadar üst üste kovalarken birbirini tesadüfler, sen içinden çıkılmaz o eski günlere birden geri dönersin. Hani bir gülümsemesi vardır ya işte o gözlerinin önüne gelir ve haykıramadığın ne varsa sessiz çığlıklarla aralarına küfürler serpiştirerek salıverirsin. Oturduğun yerden O na benzeyene dakikalarca bakarsın gözlerini alamadan, fark edecek diye ödün bokuna karışsada ha bir cesaret ha bi gayret gözlerin başka birini görmez. O kalabalık içinde senden ve ondan başka kimsecikler yoktur. Yanında olan arkadaşlarının sohbetleri ve sana sorduğu soruları aman siktiret edasında duymamazlıktan gelip sadece eskilere dalarak bakıverirsin öküzün trene baktığı gibi. Öküzlük sadece dışarıdan gören için bir durum olsada o bakışların altında ne hayallerin ne yaşanmışlıkların olduğunu hiçbir insan oğlu fark edemez ve anlayamaz.

Dayanamayıp çıkarır bi sigara yakarsın derin derin nefesler çekerek. Of ulan diyip isyan edersin o yaşadığın güzelliklere. Dönmek istersin o günlere dönemezsin, elinden hiçbir bok gelmez. Öyle bir dalarsın ki o benzeyene kokusu burun deliklerinden yüreğine doğru akar. Kalbin daha hızlı çarpamaya başlar, ellerin terler, yumruklarını sıkarsın. Sıcak basar, o kafana sürdüğün az bi jöle terinle birlikte akmaya başlarken göz kapaklarından gözlerine doğru girmeye başladığında birden gözlerinin içi yanmaya başlar ve sulanır. Ağla işte amına koyim tam fırsatı hıçkıra hıçkıra sümüklerin aka aka küçük bir çocuk gibi. Haykır umursamadan kimseyi desemde erkekliğe bok sürdürmemek için susar ve sadece sıktığın yumruğunla kalırsın. Ama biliyorum ki eve gidip o 4 duvar arasına girip yastığına yüzünü dayadığında o içinde tuttuğun ne varsa haykıracaksın. Daha da bastıracaksın o yastığı yüzüne sesin duyulmasın diye. Küfürler edeceksin, bir sigara yakacaksın tekrardan hani o sizin şarkınız var ya işte o şarkı koyacak biyerlerine vücudunun 4 bir yerine.

Birkaç saat böyle sürecek sonra koyvereceksin her şeyi. O nu hatırlatanlardan uzak kalmaya çalıştıkça her biri burnunun dibinde bitecek. Sen kaçmak istedikçe seni kovalar gibi götünün dibinden ayrılmayacak hiç kimse. Boş vereceksin ara ara sonra yine tekerrür edecek her şey. Biri çıkana kadar biri girene kadar hayatına. Sonra ben aşk yaşadım yada yaşamıştım diyeceksin, bu yeni olanada aşkım canım cicim aşığım falan filan diye götünden bir şeyler uyduracaksın. Olmadı evleneceksin belkide ama yaşadığın aşk değil kandıracaksın kendini. Sahi aşk dediğiniz şey ne ki sizin ?

Konunun benimle yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur. Az önce uydurdum işte. Neyse Saygılar Sevgiler…

12 Temmuz 2012 Perşembe

Şaka Şaka Birkere Olmuştu




Vallahi ne yazacağımı bende bilmiyorum. Zorluyorum, ıkınıyorum ha gayret diyorum ama bir şey çıkmıyor ortaya. Hani okunsun etsin beğenilsin diye de yazmıyorum. O an içimden ne gelirse koy veriyorum, şuan olduğu gibi. Bazen yazmak için yazıyorum tamam kabul ama her zaman da olmuyor işte maalesef. Olsa kurtarsa dükkan senin. Arada baktığımda okunup okunmadığına ne yalan söylim seviniyorum da okunuyor diye. Ama öyle aman okuyorlar diye de götüm kalkmıyor.



Aslında çok neşeli olduğum zamanlarda yazmayı seviyorum. Çünkü o zaman bir şeyler çıkıyor ortaya, çok duygusal yazılarımı yada şiirlerimi hep çok neşeliyken yazmışımdır. Aslında bunun tam tersi olması gerekirken nedense böyle oluyor işte. Var bi ibnelik bende ama çözemedim. Bu ibnelik kelimesine fazla takılmayın mecazi anlamda söyledim ben onu. Hem ben kadınlardan hoşlanıyorum da zaten. Neyse bu konuyu geçelim. Bugünde ne yazacağımı bilmiyorum işte bir türlü bulamadım bişeyler. Çoğu zaman defalarca bir şeyler yazıp siliyorum aslında o sildiklerimi silmesem belkide güzel bir şeyler de çıkabilirdi ortaya.



Çok eskide yani 1 sene oluyor heralde. Dallamanın biriyle kavga etmiştim sanal ortamda ama eskidendi tabi şimdi siklemiyorum sataşanları laf sokanları. Ya dedi al o saçma yazılarını sok biyerine dedi o şahıs. Ulan gerizekalı ben sen oku diye yazmıyorum ki madem o kadar saçma salakça yazılar okuma yada engelle sil sanki götüne dayadım bi sopa zorla oku dedim. Ben kendimi tatmin ediyorum. Hazır sevişemiyorum son dönemlerde bu şekilde yazı yazarak tatmin ediyorum boşaltıyorum içimi. He okumuyorum o ayrı çünkü sevmiyorum okumayı içimden de gelmiyor sıkılıyorum. Şimdi arkadaşım iki tane kitap hediye etti gerçi ne okurum ya ben onları kara kara düşünüyorum nasıl okuyacam diye. Anlayacağınız zor durumdayım ulen. Kabız olsam bu kadar zorlanmazdım kanımca.



He şimdi sorabilirsiniz bunları yazıpta tatmin mi oldun diye, hayır olmadım sadece içimi döktüm yazmak için yazdım can sıkıntısından. Şimdi birde ibneliğine sexi bi resim de koyacam ona görede bi başlık atacam ve yazdığım şeyin içinde bir çoğu cinsellik arayıp heyecan yapacak. Bu daha önce başıma gelmişti, adam resmi görüp ya dedi hocam sabahtan beri okuyorum içinde cinsellik geçecek diye ama resime göre değilmiş yazı diye. Ulan sanki porno hikayesi yazıyordum ben her zaman. Aslında biraz zorlasam yazarım gerçi zorlamamada gerek yok istesem yazarım ama yazmayacam boşa heveslenmeyin.


O değil de çok saçma bi yazı oldu lan, şimdi bunu okumazsan ve paylaşmazsan 10 gün içinde başına kötü bir şey gelecek diyede bi ibare koyarsam he diyip geçin aldırış etmeden. He bu arada benim bi defterim var ona sanal ortamda paylaşmadığım yazı şiir ve sözlerimi yazıyorum bi kıyak yapıp size birtanesini paylaşim çokta boş olmasın yazı. Hadi saygı ve sevgilerimle…



Eğer bir gün arkana bakmadan gidersen önüne çıkacak olanlar senin arkanda bıraktığın her bir kişiden izler taşıyacaktır. Ve sen rastladığın her iz için arkanda bıraktıklarını özlediğinde yanlış zamanda yanlış kişilerle olduğunu anlayıp gittiğine binlerce kez pişman olacaksın…. C.C.K.

30 Haziran 2012 Cumartesi

Yazma Silme Seansları



Yazıp yazıp silme seansları bu, içindekileri haykıramama meşguliyeti. Onca şey söyleriz yada aklımızdan geçiririz, ama hiç biri gerçek sahibine ulaşmaz çoğu zaman. Düşündüğümüzle kalır dururuz. Birini çok sevdiğimizde, yada özlediğimizde, yada birine çok kızdığımızda saydırdığımız küfürler, hep oldukları yerde… Niye ve neden, korkumuz yada çekindiğimiz şey ne? Nasıl olsa ölmeyecekmiyiz ? Koy götüne rahvan gitsin diyemediğimiz binlerce şey var. Belki bir insanı kaybetme korkusu, yada umursamaz davranışların bir belirtisi. Sebebi sebepsiz değil hiçbir zaman, olmamalıda. Herşeyin bir nedeni olmalı bu hayatta. Etki tepki gibi yokla var gibi, belkide saçmalamak gibi.




Söylemek istediğim onca hatta yüzlerce şey varken susmak
Sevipte söyleyememek, özleyipte susup kalmak
Koşamamak sana umarsamadan
Umurunda olanları yok sayamadan
Küfürler savurmak bazende
Yedi ceddinden girip kendinden çıkarak
Kimiz zaman sana kimi zaman bana
Susuyorum susadıkça kanıyorum çoğu zaman
Bir kuş geçiyor sonra
Dalarken seyre nice hayallere akıyorum
Zaman geçiyor ben geçiyorum
Zaman geçtikçe ben kendimi kaybettikçe
Sen gidiyorsun gidebildikçe
Birileri geliyor sonra, nasılsın diyerek
Yalandan gülüyorum iyiyim diyerek
İçimden sövüyorum yalanlara
Kendime küfrediyorum çoğu zaman
Sonra sana!!!
Sana bana ona buna
Birine öbürüne
Günaha giriyorum cehennemde ynmak için
Dünyada yanmamışım gibi
Bazen bir çağ yangını bazense bir yürek
Ne bir söndürmesi olan hani daha icat edilmemiş
Gözlerinden başkası merhem olmayan
Bir sana yanıyorum sonra bir bana
Bir oyun gib elim kimde gibi
Sahi kimin eli kimin cebinde
Ben severken seni sen kimi seviyorsun ki
Beni seveni ben neden sevmem ki
Hadi ama bırak sıra bende diyemem ki
Bir oyundu bu
Sırasını bekleyen ve mahkum olan öbe olmaya
Bir çocuk gibi
Hadi şekerimi al yine elimden
Ağlat beni kanat yüreğimi gözlerimden intihar eden yaşların katili ol
Ol de öl de
Üzüyorsan eğer yinede gitme
Yada git gidebildiğince
Git yada kal yanıyorsa eğer bu yürek
Ve saçmalıyorsam saçma sapan
Bil ki umut kesimiş
Bil ki kırkaltılık
Bil ki yok
Yokum yoksun yoktu ve hiçbir zaman yoktular ki …..



Bazen sadece seversin, ve o gider. Bazen sadece özlersin, ve sadece ama sadece özlediğinle kalırsın, gözünden intihar eden bir kaç damla ile...


24 Haziran 2012 Pazar

Sana


Sonra birden sen çıktın karşıma ;





Kendini kandırmaktır yaşamak senin olmadığın yerde
Bir gülüşündür nefes almak
Ellerini tutmaktır yaşamak
Ve gözlerinde cennete kavuşmak
Bir muhabbettir mutlu olmak
Benim olmayacağını bile bile
Bile bile lades demektir belkide
Ya sen ya sen diye haykırmaktır
Bazende susmaktır haykıramadıklarını
Haykırdıkça var olmaktır belkide
Sen hiç ben oldun mu
Görebildin mi bendeki seni
Yada bakabildin mi hiç
Benim gözlerimden kendine
Sen hiç benim kadar mutlu oldun mu
Bir gülüş için adadın mı can denen et parçasını
Bakamdın ki benim gözlerimden gözlerine
Bilemedin cennet denen yeri
Göremedin
Sen hiç görmeden sevebildin mi
Ben aşk dedikçe sen duyabildin mi


Aslında Buraya Koca Bir Küfür Gelecekti





Ne yazacağımı bilmiyorum. Yazmamı gerektiren bir şey olup olmadığından da bir haberim zaten. Boş dolmadı dolu boşalmadı. Bilinmeyenli dört işlem gibi. Sıkıcı, bunaltıcı, boktan ve umutsuz bir durum. Sonunu göremediğin bir hikayenin ortalarında yer almak gibi. Biri var sonra başka biri daha var, ama birbirlerinden bi haber. Sonra başka birileride var kalabalıklar içinde kalan biri var. Ben varım, o var sonra onlarda var. Niye olduklarını bilmiyorum. Sadece varız varlar var gibiler. Bazıları gösterirler varlığını ama sadece gösterirler. Vardır onlar, varmış gibi yaparlar ama aslında yoklardır.


Bir şehir var, içinde insanlar var, insanların içinde farklı farklı şeyler var. Bir var bir yok. Kimisi çok iyi olurken kimisi de iyi olduğu kadar kötü. Kötüler hiç ayrılmazken, iyiler bir var bir yokken evvel zaman içinde kimileri varken dağa kaçan inek misali yanan kül olan hayatlar var.


Sıkkınlık var ve her daim bir yalnızlık var. Ne anne var ne baba nede bir kardeş. Ne bir başını yaslayabileceğin omuz ne de gülüşüyle seni mutlu edecek biri. Yalnızlık var paylaştığın birde yaktığın sigaralar var. Dinlediğin müzikler var, yarısında sıkıldığın flimler var. Yalnızlık var seni hiç bırakmayan, aslında olması gerekenlerin yapması gerekn şeyleri yapan bir yalnızlık. Ne mutlu eder ne mutsuz. Umutsuz eder çoğu zaman yada her daim mutsuz. Ben varım o var birde onlar var. Aslında hiçbirimiz yokuz olmadık olamadık. Ölüm gibi ürkütücü ölüm gibi soğuk bir yalnızlık var ortada.


Hayat kapılarını kapatmışken dört bir koldan ve sen çırpınırken kaçmak için battığının farkına bile varamazsın çoğu zaman….. Nefes alışların durma noktasına gelir, gözlerindeki yaşlar intihar etmeye başlar. Bir bardak kırarsın yada bir yumruk atarsın duvara tüm gücünle. O zaman anlarsın ki yaptığın şeylerin sadece hayatından çaldığın anlar olduğunu. İyi yada kötü ne olursa olsun yaptığın herşey yaşamın boyunca kendin için yaptığın şeyler. Biri için yaşamak onun için ölürüm demek göz boyamaktan başka hiçbir bok değildir aslında. Birini seversin ama kendin için. Birine bir hediye alırsın onu mutlu etmek için, ama aslında kendin içindir onu mutlu edip kendini mutlu etmek. Belkide yalancı bencilliklerdir bunların bir ismi olursa eğer. Yaptığın herşey kendin için hayat denen cehennemde….

15 Haziran 2012 Cuma

Birileri







Biri vardı 
Sonra o biri gitti
Sonra başka biri geldi 

O biri de gitti 
Birileri hep geldi ama hep gitti 
Birileri önce sevindirdi sonra üzdü 
Birileri güldürürken
Birileri ağlattı 
Birileri hep vardı 
Birileri hep varken aslında hiç yoktu 
Gidenler oldu, ve sonra gelenler 
Gelenler giden oldu 
Gidenlerse çoğu zaman gelen oldu 
Birileri hep geldi 
Kimi zaman götürdükleriyle gitti 
Birileri ise genelde götürmek için geldi 
Giderken arkasına bakmadan gitti
Her giden bir şeyler götürdü 
Yavaş yavaş hissettirmeden tüketti birileri 
Tükendikçe bitti bittikçe tükendi 
Birileri hep geldi ve o birileri hep gitti

9 Haziran 2012 Cumartesi

Bi Siktirgit İstersen










Birileri gelir ve gider
Gittiklerinde başka birileri daha gelir
Yıkılan enkazdan birşeyler kurtarabilmek için
Ne kadar kurtarırsam kardır hesabı
Biri tecavüz etmiştir ruhuna
Ötekiler gelir ve 40 tas su döker
Yada gelmezler
Uzaktan seyrederler
İyi gün dostudur onlar
Kötü gününde domalmanı bekleyen yavşaklardır
Sen sustukça yada dizlerinin üzerine birazdaha eğildikçe
Onlar sadece izlemekle yetinen ibnelerdir
Elinden tutmak kimsenin aklına gelmez
Biri gelir ruhuna tecavüz eder ve seni atar o çakalların arasına
Küfürler savurursun
Her cümlenin sonu amına koyimle biter
Cümle biter sen bitersin
Bitmeyen puşt olmuş sevdalardır
Yalandan yanında olan dallamalardır
Üç kuruşluk adamlar kadınlar gelir
Çakal sürüleri gibi leş yiğenler gibi
Biri gelir ırzına defalarca geçer göz göre göre
Ve sen kaçamadığından zevk almaya çalışırsın
Her acı zevkten ibarettir zaten
Alışmış kudurmuştan beter gibi
Beterin beteri vardır der gibi
Bir gelir defalarca ırzına geçer ve siktirolup gider

4 Haziran 2012 Pazartesi

Gel Ama Gitme




Sen vardın bu şehirde 
Birde olmayan ben 
Varla yok arası yokla var arası
 Sesin vardı deniz dalgalarına eşlik eden
 Gözlerin vardı güneş gibi parlayan
 Ben vardım sen vardın biz yoktuk 
Birileri vardı girip girip çıkan
 Her çıktığında darmadağan eden
 Onlar vardı bunlar gibi
 Bir masal vardı hiç yazılmayan 
Kuşlar vardı mesela denizin üstünde uçan 
Vapurlarda insanlar vardı 
Evinde oturan insanlar 
Trafikte yoluna gitmeye çalışanlar
 Herkes vardı
 Sen yoktun
 Ben vardım ama birde yoktum
 Yoktuk 
 Çoğul konuşamadık
 Gizli özneydik çoğu zaman 
Bazen sıfat tamlaması
 Sıfatını kaybetmişken 
Şehirler vardı İçlerinde aşıklar
 Kilometrelerce uzakta aşkını yaşayanlar
 Utandım, utanmalıydın
 Aynı şehirde yok olduğumuz için 
Şehirler vardı insanlar
 Ben vardım sen vardın biz yoktuk 
Bulamadım, gerçi hiç aramadım
 Hep bekledim
 Bekledikçe yokluğunu daha çok gördüm
 Varlığında yokluğunu aradığım insanlar oldu 
Yokluğunda varlığını istediğim sendin 
Sen kimsin ?
 Nerdesin ?
 Kiminlesin ? 
Çıkıp geleceksen eğer birgün 
Gelme!! 
Gelipte yok etme 
 Bilirim gideceksin gittiğinde bitireceksin
 Hep öyle olmadı mı zaten 
Gelme gelipte yok etme
Yada gel Gel ama hiç gitme…

29 Mayıs 2012 Salı

Görmedim Duymadım Bilmiyorum





Hayat umutsuzlukların ardına saklanmış umutların olduğu bir yaşama şekli olsa gerek. Kimi zaman bir sevgili yada aile, en kötü ihtimalle arkadaşlardan gelen olumsuzluklardan dolayı, kendi hayatımızdan çaldığımız ve karalara büründüğümüz o anlamsız geçen zaman diliminde küstüğümüz her şey, sonrasında ise dönüp baktığımız ve kimi zaman küfürlerle hatırladığımız yada gülüp geçtiğimiz o umutsuz olduğumuz anlardan sadece bir kısmı.

Hayat kimine kolay gelsede kimi için gerçekten çekilmez olabiliyor. Ufak şeylerden mutlu olmak yada olmamak insanın kendisi ile savaşından başka hiç bir şey değil sanırım. Sahi niye ve neden savaşırız ki kendimizle ? Yetmeyen ne ? Ufak umutluluklar her zaman iyidir kanımca. Büyük mutlulukları beklemek hayal kırıklığından başka hiç bir şeyi getirmeyecektir biz insan oğluna. Tabiki hedefler büyük olmalı ama abartmadan. 30 yıl sonra çalışma hayatını bırakan bir insanla ilk defa işe başlayacak insan arasında aslında hiçbir fark yok. Bu örneği neden verdim bende bilmiyorum sormayında…

Aslında anlatmak istediğim şeyde bunlar değildi. Sadece yazmak istedim, gerekirse saçmalamak, saçmaladıkça eğlenmek. Belkide benim ufak mutluluğum bu. İnsan mutlu olduğu şeyi yapmalı, nerede ve nasıl olursa olsun mutluluğu için kimseyi kırmadan mutlu olmalı. Hayattan çok şey beklemek saçmalıktır. Kimi evlenmeyi bekler, kimi, zengin olmayı. Bunları beklerken ayağının altında ezdiklerini görmeden fark etmeden yoluna devam eder. Edeceği sadece 4-5 adım fazlası yok. Sonra önüne çıkan ilk büyük taşta paldır küldür düşüp görecektir ebesinin örekesini.

Şimdi kısaca özetle kendi hayatınızdan hiçbir zaman çalmayın çaldırmayın, kendi mutluluğunuz için başkalarını mutsuz da etmeyin, ufak şeylerden mutlu olmaya çalışın. Hee sevgilin mi yok ? git anana babana sarıl çünkü onların yerini hiç kimse tutamaz tutmayacaktır. Cinsellik içinde git manuel takıl ne bilim ben o kadarı beni aşar. Neyse daha fazla saçmalamadan saygılar sevgiler…..