4 Aralık 2011 Pazar

Öylesine.....


Çarşafı buruşmuş bir yatağın üzerinde, sırt üzeri uzanmış tavanı izliyorum. Ruhumu sürekli bir yerlerinden çekiştiren o bilindik yanlızlık yine burada. Sık sık oluyor bu ve biliyorum siz de aynı hissi çok kez hissettiniz. Çok kez tavana dikip gözlerinizi yaşadıklarınızın anlamsızlığını sorguladınız. Soğuk bir duş dahi uzaklaştırmadı sizi kendinizden. Yine aynısı oluyor. Yine ellerim soğuk. Yine kalbim olağandan hızlı çarpıyor... Ayağa kalkmak istemiyorum. Uyumak, yine uyumak ve tekrar uyumak! Bütün istediğim bu. Ve uyanmak var sonunda, her şeyin sonunda uyanmak var, anlamak var! Anladığını yorumlamak, yorumladığını kabullendirmek, kabullendirdiklerinle birlikte yaşamak var! Uyanmak var, kabullenmek var, insanlar var! Sürekli varlar, var olacaklar, var! Sen de varsın. Bir mum aydınlığının duvardaki yansıması kadar, kedinin son lokma olan mamasını fark etmeyişi kadar, peşinden koşulan otobüsün gittiği yerden geri dönüşü kadar varsın! Başım çok büyük şuan, benden daha ağır. Ben ağır değilim. Gövdem başım kadar yok! Ben bir yokun üzerinde duruyorum! Anlamak için dinliyorsan eğer, ağlıyorsundur, ağlıyorsan aklından bir sürü insan geçiyordur ve aklından bir sürü insan geçerken genelde küfredersin. Beni anlıyor musun? Beni anlamıyorum bilmelisin, beni anlıyorsan yanılıyor olabilme ihtimalin yüksek! O yüzden gözlerim hâlâ kapalı ve siz kimsiniz bilmiyorum, hiç bilmeyeceğim! Çarşafı buruşmuş bir yatağın üzerinde, sırt üzeri uzanmış tavanı izliyorum. ruhumu sürekli bir yerlerinden çekiştiren o bilindik yanlızlık yine burada...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder