25 Ekim 2011 Salı

Siktir Et Gitsin


Yaklaşık 4 saattir telefonu elinden düşürmedi hiç, belki bir mesaj yada bir arama gelir diye. Hiçbir arayanı soranı yoktu adamın. 4 saat boyunca elinden sigarasını da düşürmedi hiç, izmaritler kül tablasından taşmak üzereydi neredeyse. Evin içinde isteksiz boş adımlarla dolaşıp duruyordu, duvarlar üstüne gelirken bir bir. Dar gelmişti bu dört duvar ona, dışarı çıkmak istiyordu ama çıkamıyordu. Korkuyordu insanları görmekten, yürüyeceği yerlerde el ele kol kola girmiş çiftleri görmekten korkuyordu. Bir meyhanede oturmuş dört beş kişinin yaptığı dost muhabbetinden korkuyordu. O da biliyordu ki daha kötü olacaktı bu manzaralarla karşılaştığında. Bir mutfak, bir salon derken attığı voltalar sıklaşmıştı evin içinde. Ne yapacağını bilmeden aptal aptal adımlar daha da hızlanmıştı.

Yatak odasına girmeye korkuyordu, çünkü orada karşılaşmak istemediği bir sürü anı ve yaşadığı en güzel, en özel anların hepsi o odadaydı. O oda da bir geçmişi vardı. Yorgun bir günde, umutsuz, çaresiz bir günde o odaya girmek ona çok büyük bir yok oluş sunacaktı. Belki tutamayacaktı göz yaşlarını, yada önüne gelen ne varsa kırıp dökecekti umarsızca, sonrasını düşünmeden. Kapıya doğru yönelip insanların gülüşmelerini göze almaya karar vermişti. O en sevdiği paltosunu giyip kendini sokağa atı verdi birden. Düşünemiyordu hiçbir şeyi, çünkü o hiç böyle olmamıştı. Yürümek, hatta kaçarcasına koşmak istiyordu bilmediği yerlere. Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçmek, yada oradan hiç bilmediği, hiç tanımadığı insanların olduğu bir şehre doğru koşmak istiyordu. Tüm her şeyi geride bırakıp hayatına başka bir yerde devam etmek. Yıkılmadan kalkamaz insan, adam yıkılmıştı ve artık kalkmak kalıyordu geriye, yeni bir sayfa açmalıydı, dolu sayfasını ters çevirip. Ama öteki sayfadan geçmiş olan kalem izlerinden korkuyordu. Aynı hatıraları gibi…

Kaçmanın bir şeyi değiştiremeyeceğini anladı adam, zaten neyden kaçıyordu ki ? Kaçmak istediği her şey kendisindeydi zaten ve biliyordu ki nereye kaçarsa kaçsın peşinden gelecekti her biri. Kendinden kurtulmadıkça biliyordu ki hiç bir şey mümkün olmayacaktı.

Sarhoş olmak istiyordu adam, bir yerde içip içip sızmak. Bir bankta, yada bir deniz kenarında, ama neresi olursa olsun gidip dönmemek istiyordu adam. Umutsuzdu, çaresizdi. Sebebini kimse bilmiyordu, neden ve nasıl böyle bir duruma geldiğine hiçbir arkadaşı yada ailesinden hiçbir kimse anlam verememişti adamın bu durumuna. Ne iş yerinde bir problemi, nede bir aşk acısı çekiyordu. Anlamsızdı her bir şey.

Aradan 4-5 ay gibi bir süre geçmişti. Adam bu günleri hatırladığında sadece bir tebessüm ediyordu ve kendine birazcıkta olsa kızıyordu. Anlam veremiyordu neden böyle yaptığına. Kaçmak yerine üstüne üstüne gitmeyi düşünememişti o dönemler ve bu yüzden kızıyordu kendine. Artık her şey normaldi durum düzelmişti ve hayat onun için gerçekten güzel gidiyordu.


Hayatımızda hep inişli çıkışlı dönemler yaşıyoruz. Kimiz zaman aşk acısı, kimi zaman iş yerinde yaşadığımız sorunlar ve kimi zamansa aile yada yediğimiz dost kazıkları. Yada kendiliğinden gelen nedensiz ve sebepsiz durgunluklar. Kaçmak istiyoruz her şeyden, uzaklaşmak, sessizliğe gömülmek, oysa ki bu durumu böyle atlatmanın en kolay yoludur kaçmak. Üstüne gitmekten korkarız kimi zaman, belki de her zaman, ama yapabileceğimiz bir şeyler her zaman vardır, sadece nasıl yapacağımızı o an bulamadığımızdan bize en kolay ve basit gelen yolu seçeriz, yani kaçmak. Ama şunu unuturuz, ne kadar kaçarsak kaçalım aslında sorunları hep üzerimizde götürürüz, kaçtığımız sadece şehirlerdir yada bulunduğumuz ortamlardır.

İnsan böyle zamanlar da birine ihtiyaç duyar. Seni güldürebilecek sana üzüntünü unutturacak bir insana. Böyle insanların hayatınızda olması ve onları hayatınızda tutabilmek zor da olsa böyle insanlar vardır her zaman ve sadece görebilmeyi bilmek gerekir. Bu konuda şanslı olduğunu düşünen insanlardanım bende.

Bazense siktiret demeli insan, gamsız yada umursamaz olmalı ki bende genelde öyle düşünürüm. Çünkü üzülünce yada kafaya takınca bir şeyin düzeleceğine inanmam, onun için siktiret der ve geçerim olayın üstünden. Siktir et kadar rahatlatıcı bir kelime yok şu hayatta ama varsa da siktir et gitsin… Saygılar Sevgiler…

4 yorum:

  1. Güzel bir yazı olmuş. Bende sıkıntılı olduğumda içine kapanı üstüne gitmeyenler den im kimi zaman. o zaman bana derler ki: bir tatile git rahatlarsın. bu sıkıntı bu kafa benimleyken gittiğim tatilden ne anlarım derim bende. Ama hiç ummadığım bir anda o kadar basit bir söz, olay, yada başka bir şey olur ki silkeler beni ve dünya ya dönerim. İşte o zaman kafamdaki tüm olumsuzluklara bir siktirin gidin derim;) Hilal

    YanıtlaSil
  2. Öyle olması gerekiyor zaten Hilal. Bu gibi durumlarda sadece çaldığımız kendi hayatımızdan süreler zamanlar. Siktir et demeyi bilmeli insan yeri geldiğinde :D

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten çok güzel bi yazı olmuş :) birileriyle konuşmaya, dertleşemeye o kadar çok ihtiyacım varki :/ Çevremde arkadaşım çok var ama dostum hiç yok.. dolayısıyla yaşadıklarımı kimseyle paylaşamıyorum. Hayatımda malesef yanlış kararlar aldım ve henüz 18 yaşındayım. Bunlara rağmen siktir et demeli miyim, yada diyebilir miyim acaba ?..

    YanıtlaSil
  4. Birşeyleri siktiretmek için yaşın bir önemi yoktur içinden geldiği gibi davran eğer kendinde o gücü buluyorsan herşeye istediğin herşeye siktir çekebilirsin

    YanıtlaSil